İPTAL KÜLTÜRÜ, DİKKAT EKONOMİSİ VE KORUNMA YOLLARI

Aylin Tutgun Ünal 18 Haziran 2025, Çarşamba
Sosyal medya, son zamanlarda itibar suikastının yapıldığı bir mecra haline geldi. Adeta kurşun yerine tweet atılıyor. Caddeler, sokaklar, tenhalar nasıl karanlık insanları barındırıyorsa, çevrimiçi dünyanın da sokakları, caddeleri, tenhaları var ve burada kötü adam kim belli değil.

Kişiyi değersizleştirerek, bunun için kasıtlı çaba göstererek onun topluluk/ toplum içinde yok sayılmasını isteyen bir kültürdür, linç kültürü. Bu durum insanoğlunun varlığından beri hep vardı. Kişiler bir başkasında olanın kendisinde olmasını istediğinden beri varlığını göstermiştir bu küçük düşürme,
değersizleştirmek isteme, topluluk içinde rezil etme çabaları… Hep vardı. Değişenin ne olduğunu sorduğumuzda ya da düşündüğümüzde, ilk aklımıza gelenin sosyal medya ortamları olduğu gerçeğiyle karşı karşıyayız. Dijital çağın bir getirisi olarak karşımıza çıkan sosyal medyada birbirini alt etme çabası adeta yanardağ misali belli aralıklardaki büyüklü küçüklü patlamalara, yeri geldiğinde püskürmelere yol açmıyor mu? İşte bu patlamaların menzili ya da saçıldığı alan büyüklüğü ile ölçülebilir linç etkisi…

Sosyal ağlar, küresel bağlantılılığı sağlayarak çevrimiçi devasa bir yaşam alanı sunuyor. Kişinin sahip olduğu toplumsal alanından katrilyonlarca büyük ama bir yanıyla "küresel köy" sıfatıyla bir o kadar da küçük olan, karasal alandan düğümlere evrilen gerçek ile sanal arasında mozaik bir yaşam… Bilgi bombardımanları ışık hızıyla yayılıyor dünyanın bir ucundan diğer ucuna ki bu yönüyle yüksek etki gücü ve alanına sahip bir dünyadan bahsediyoruz. Öyle ki bir ya da birkaç kişinin çevrimiçi ortamda kasıtlı olarak paylaşımları aracılığıyla yaydığı kötü niyet adeta virüs gibi çoğalıyor ve topluluklardan toplumlara, şehirlerden ülkelere yayılabiliyor. Bu yüzdendir ki küresel köy benzetmesi yerinde oluyor.

Günümüzde sosyal medya platformları, bireylerin düşüncelerini hızla yayabilmesine olanak sağlarken, bu hız beraberinde yanlış bilgi yayılımını ve toplu tepkileri de getiriyor. Anonimlik ve grup psikolojisi, bireyleri daha cesur ya da öfkeli tepkilere yöneltirken, mahremiyetin azalması bireylerin
daha kolay hedef haline gelmesine neden oluyor. Dikkat ekonomisi ise sansasyonel ve duygusal içeriklere öncelik vererek, linç kampanyalarını körüklüyor.

Tüm bunlar bir araya geldiğinde, adalet arayışıyla başlayan tepkiler, bazen bireysel öfke boşaltma ya da güç gösterisi haline dönüşerek linç kültürünü besliyor. Bu durum, toplumda ciddi olumsuz etkiler yaratırken, dijital çağda bireylerin hem kendi tepkilerini hem de çevresel etkileri daha bilinçli değerlendirmesi gerektiğini ortaya koyuyor.


Dikkat ekonomisi, dijital platformların kullanıcıların ilgisini çekmek ve mümkün olduğunca uzun süre bu ilgiyi sürdürmek üzerine kurulu bir modeldir. Sosyal medya algoritmaları, sansasyonel, tartışmalı veya duygusal içeriklerin öne çıkarılmasını teşvik eder. Bu tür içerikler, kullanıcıların daha
fazla etkileşimde bulunmasına yol açar ve platformların daha fazla reklam geliri elde etmesini sağlar. Ancak bu durum, linç kültürünü de besleyen bir ortam yaratır. Çünkü bir olay veya kişi hakkında hızlıca yayılan sansasyonel içerikler, duygusal tepkileri tetikleyerek insanların toplu bir şekilde tepki
göstermesine neden olabilir.

Dengeyi sağlama görevi
Dikkat ekonomisinin bu yapısı, bireylerin ve toplumların bilinçli bir şekilde içerik tüketimi yapması gerektiğinin önemini bir kez daha vurguluyor. Linç kültürü açısından bu modelin etkisi, tepkilerin daha hızlı ve yoğun bir şekilde yayılmasına olanak tanıyarak, gerçek adalet arayışını gölgeleyebiliyor. Bu dengeyi sağlamak için bireylerin algılarının yanı sıra platformların da sorumluluğu büyük. Platformlar, dikkat ekonomisinin linç kültürünü körükleyen etkilerini azaltmak için birçok sorumluluğa sahiptir. İşte bu bağlamda üstlenmeleri gereken bazı önemli görevleri şu şekilde sıralayabiliriz:

Şeffaf ve Adil Algoritmalar: Platformların, hangi içeriklerin öne çıkarıldığına ilişkin algoritma tasarımlarını şeffaf hale getirmeleri gerekir. Sansasyonel ve yıkıcı içeriklerin öne çıkarılmasını önleyerek, daha dengeli ve yapıcı içeriklere öncelik verilmesi sağlanabilir.


Hızlı Müdahale Mekanizmaları: Yanlış bilginin ve kışkırtıcı içeriklerin hızla yayılmasını engellemek için etkin bir şekilde çalışan raporlama ve kaldırma mekanizmaları oluşturulmalıdır.

Eğitim ve Farkındalık Programları: Kullanıcıların daha bilinçli ve sorumlu bir şekilde içerik tüketmelerini sağlamak için eğitim materyalleri ve farkındalık kampanyaları sunulabilir.
Dijital Etiği Destekleme: Kullanıcıların birbirine karşı saygılı olması ve zarar verici davranışlardan kaçınması için topluluk kuralları titizlikle uygulanmalıdır. Bu kuralların ihlali durumunda etkili yaptırımlar devreye alınmalıdır.
Güvenli Alanlar Yaratmak: Özellikle gençler ve hassas gruplar için, olumsuz etkilerden uzak, daha güvenli dijital alanlar oluşturulmalıdır.

Platformların bu sorumlulukları yerine getirmesi, sadece bireyler ve toplumlar üzerindeki olumsuz etkileri azaltmakla kalmayacak, aynı zamanda daha sağlıklı bir dijital ekosistem yaratılmasına da katkı sağlayacaktır, diyebiliriz.

Kurşun yerine tweet…
Sosyal medya, son zamanlarda itibar suikastının yapıldığı bir mecra haline geldi. Adeta kurşun yerine tweet atılıyor. Seçilen hedef, saldırganca ve gerçek olmayan nedenlerle yok ediliyor, yok edilemese bile yara alıyor. Caddeler, sokaklar, tenhalar nasıl ki karanlık insanları barındırıyorsa, çevrimiçi
dünyanın da sokakları, caddeleri, tenhaları var ve burada kötü adam kim belli değil. Herhangi bir kullanıcının iyi/kötü ayrımı yapılamayacağı gibi kimin ne zaman ne gibi bir kurşun atacağı belli olmuyor; kestirilmesi güç, takip edilmesi ya da yakalanmasının mümkünlüğü yok denilecek kadar az bir ihtimal. Sosyal medya arka sokaklar dizisine döndü ve kaç bölüm sonra biteceği belli değil. Böyle bir sanal dünyada ya da gerçekliği de barındıran diğer bir ifadeyle sosyal medya gibi mozaik bir dünyada dikkat seviyemizi yükseltmek zorundayız.

Sosyal medya, bireylerin düşüncelerini ve duygularını anında paylaşabildiği bir alan haline geldi. Sözüm ona özgürlük mecrasında, anlık fikir paylaşımı rahatlığı elbet kulağa hoş geliyor ancak bu hız ve erişim, bazen düşüncesizce yapılan paylaşımların bir tür "sözlü şiddet" olarak algılanmasına yol açabiliyor. Bireysel ve toplumsal zararları kaçınılmaz oluyor ki zincirleme yapılan yorumlar, paylaşımlar ve tekrar paylaşımlar ile sosyal medyanın küresel felaket yaratma potansiyeli mümkün oluyor.

Linç kültüründen korunmak için birey ve toplum düzeyinde alabileceğimiz çeşitli önlemler bulunuyor:

1. Duygusal Tepkilerden Kaçınmak: Bir olaya ya da kişiye tepki vermeden önce durup düşünmek, bilgi doğruluğunu sorgulamak önemlidir. Aceleci
ve duygusal tepkiler yerine daha bilinçli bir yaklaşım benimsenmelidir.
2. Bilgi Doğrulama: Linç kampanyaları genellikle yanlış bilgilere dayanır. Bu nedenle, duyduğumuz veya gördüğümüz bilgileri güvenilir kaynaklardan
doğrulamayı alışkanlık haline getirmeliyiz.


3. Empati ve Hoşgörü: İnsanların hatalar yapabileceğini ve değişebileceğini kabul etmek, linç kültürünün etkilerini azaltabilir. Karşımızdaki kişiye empatiyle yaklaşmak, bu tür durumlarda çok önemlidir.


4. Sosyal Medya Kullanımını Sınırlamak: Sosyal medyada sürekli ve yoğun bir şekilde vakit geçirmek, bireyleri linç kültürünün bir parçası haline
getirebilir. Bu nedenle dijital detoks yapmak ya da sosyal medya kullanımını bilinçli bir şekilde sınırlamak faydalıdır.

5. Eğitim ve Farkındalık: Toplumda dijital etik, hoşgörü ve doğru bilgi arayışı gibi konularda eğitimler verilmesi, linç kültürüne karşı farkındalık yaratabilir. Özellikle genç nesillerin bu konuda bilinçlenmesi önemlidir.


6. Kendi Mahremiyetini Korumak: Kişisel bilgileri ve özel hayatı sosyal medyada fazla paylaşmaktan kaçınmak, bireylerin hedef haline gelmesini
zorlaştırabilir.

7. Topluluk Kurallarına Uymak: Sosyal medya platformlarının kurallarına uymak, diğer kullanıcılarla sağlıklı etkileşimler kurmaya yardımcı olur. Aynı zamanda zarar verici içerikleri platformlara bildirmek de koruyucu bir önlemdir.

Çözüm önerisi
Bu önlemler, bireyleri linç kültürünün olumsuz etkilerinden koruyabilir ve daha sağlıklı bir iletişim ortamı oluşturulmasına katkı sağlayabilir. Medya okuryazarlığı, dijital medya okuryazarlığı, sosyal medya okuryazarlığı gibi çeşitli varyasyonlarla andığımız bilinçli sosyal medya kullanım alışkanlıkları temel özellikleri birkaç maddeden ibarettir, fakat uygulandığında, yaşama dair etki gücü yüksek olacaktır.

Ek olarak; her ne kadar linç (iptal) kültürünü sosyal medya üzerinden ele alsak da, günlük gerçek yaşantıda yani yüz yüze olan yaşantımızda çeşitli alanlarda iptal edilme tehlikesi ile karşı karşıyayız. Sosyal ortamlar, iş ortamları ve büyük resimde şirket/kurum içerisinde yapılan organize aşağılama, değersizleştirme kampanyaları, mizah altında alay ederek kişiyi küçük düşürme gibi davranışlara kaçınız maruz kalmıyor ki!

Bu yönüyle iş ortamlarında hem yöneticilerin hem çalışanların kendilerini bu açıdan eleştirmesi gerekir. Sosyal ortamlarda da bilinçli yapılan aşağılamaların ya da kişinin zayıf yönünü hedef alarak yapılan kasıtlı sohbetlerin varlığı linç kültürünün temelini atıyor ve ekipçe yapıldığında sosyal linç olarak kendini gösteriyor. Çözüm olarak; iyi niyet sorgulamasını yaparken "iğneyi kendinize batırın, çuvaldızı başkasına!".

Benzer Haberler

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.