Beytullah Çakır: Sıradışı beden müdahaleleri

Sıradışı beden müdahaleleri
Giriş Tarihi: 1.4.2015 15:28 Son Güncelleme: 17.4.2015 10:07
Beytullah Çakır SAYI:12Nisan 2015
İnsanı yaşadığı toplumda görünür kılan, onun bir insan olarak tanımlanmasının belki de ilk göstergesi kendine has bir ‘beden’e sahip olmasıdır. İnsanlık tarihi, toplumun kültürü, geleneği ve dinî inançlar gereği insan bedenine yapılan müdahalelerle doludur. Kız çocuklarının bedeninin kutsanmasından alesine olan sadakatini göstermek için kırbaçlanmak zorunda olan kadınlara kadar bugün bir kısmı hâlâ uygulanmaya devam eden bazı müdahale örneklerini sizler için hazırladık… Etiyopya-Mursi Kabilesi Bedeni yaralamak, sosyal statü kazanmanın bir şartı

Mursi Kabilesi sakinleri, Etiyopya'nın güney batısında Omo Nehri ile Mogo Ulusal Parkı'nı çevreleyen dağlık bir alanda yaşıyor. Mursi kabilesi kadınları, kulak memelerine taktıkları büyük çaplı halkalar ve daha ilginci ise dudaklarına yerleştirmiş oldukları ve adına 'levi' denilen kil plakalarla kendilerini farklı kılıyorlar. Kadınlar, çok küçük yaşlarda dudaklarını bir diken yardımıyla keserek kilden yapılmış bu plakaları dudaklarına yerleştiriyorlar. Kabilenin geleneklerine göre dudağa takılan 'levi', bir kadının zenginliğinin ve güzelliğinin alameti. Kil plakanın boyutunun büyüklüğü ise kadının değeriyle eş anlamlı Mursiler için. Mursi Kabilesi'nde bedene yapılan müdahaleler bununla da sınırlı değil. Genç kızlar, derilerine bir jilet veya bir gül dikeni yardımıyla kesikler atarak deriyi kaldırıyorlar. Kalkmış derinin içine ise kül basarak yaranın enfekte olup şişmesini sağlamak suretiyle vücutlarında kalıcı izler oluşmasına neden oluyorlar. Bizim için ne kadar ürkütücü ve iç kaldırıcı bir durum olsa da, Mursi kadınları için bunlar sosyal statü kazanmak ve güzelleşmek adına yapılması elzem olan şeyler olarak görülüyor.

Etiyopya-Hamar Kabilesi Kırbaçla ispatlanan sadakat

Etiyopya'nın Omo Vadisi'nde yaşayan bir başka kabile ise Hamarlar. Hamar Kabilesi kadınları, boncuklarla bezenmiş keçi derisinden yapılma etekleri, hayvan yağı ve kırmızı aşı boyasıyla şekil verilmiş saçlarıyla bölgedeki diğer kabilelerin kadınları ile mukayese edildiğinde en süslü ve gösterişlileri. Erkeklerin birden fazla evlilik yapabildiği Hamarlarda, kadınlar erkeğin kaçıncı eşi olduğunu sembolize etmek adına boyunlarına bir daha çıkarmamak üzere düz metal bir kolye takmak zorundalar. Ataerkil bir topluluk olan Hamarlarda, genç bir erkek adayının erkek olma seremonisinde, erkeğin küçük kız kardeşlerinin kırbaçlanması bir gelenek halini almış. Kırbaçlanma esnasında kadınların acı belirtisi göstermemesi gerekiyor. Kadınlar, erkeklerin kendilerini kırbaçlaması için adeta onları teşvik ediyorlar. Çünkü Hamarların inançlarına göre, bir kadının vücudunda bulunan kırbaç izlerinin fazlalığı o kadının ailesine ve kabilesine olan sadakatiyle eş değer bir durum. Bir şölen havasında geçen bu seremonilerde kadınlar geleneklerin istediği gibi davranmanın haklı onurunu yaşadıklarını düşünüyorlar. Hamar kadınları, bağlılıklarının emaresi olan bu kamçı izlerini bedenlerinde ömürleri boyunca bir 'gurur simgesi' olarak taşıyorlar…

Myanmar-Tayland Zürafa boyunlu kadınlar

Güneydoğu Asya'da bulunan Tayland'ın kuzey dağlık bölgeleri ile Myanmar'ın güneyinde yaşayan Karen halkının bir alt grubu olan Padaung Kabilesi'nin kadınları boyunlarına taktıkları halkalar nedeniyle tüm dünyanın ilgisini çekiyor. Shan dilinde 'uzun boyun' anlamına gelen 'Padaung'lar aynı zamanda 'zürafa kızlar' olarak da biliniyor. Padaung kadınları, henüz beş-altı yaşlarındayken boyunlarına ağır pirinç halkalar takmaya başlıyorlar ve yaşları ilerledikçe takılan halkaların hem sayıları hem de çapları yaşlarıyla orantılı olarak artıyor. Ömürleri boyunca yaklaşık 20 halka takıyor bu kadınlar. Ağırlığı yaklaşık 10-12 kilogramı bulan bu halkalar, kadınların anatomik yapısında telafisi mümkün olmayan zararlara sebep oluyor. Zira halkalar zamanla omuzları aşağı bastırarak vücudun şeklini bozuyor ve böylece boyun daha uzunmuş gibi gözüküyor. Özellikle belirli bir yaşa eren kadınların boyunlarındaki bu halkaları çıkarmaya kalkmaları kendileri açısından intiharla eş değer bir durum. Boyundaki halka çıkarıldığı zaman, kadının normal yollarla gelişmemiş bu sebepten de zayıf kalmış boyun kemiği kırılıyor ve ölümüne sebep oluyor.

Nepal Çocuk tanrıçalar

Dünyanın en yüksek noktası diye bilinen Everest zirvesine ev sahipliği yapan Nepal'de bazı kız çocukları, belirli bir yaşa kadar ülkenin ana tanrıçaları olarak kabul ediliyor. Kumari yani 'yaşayan tanrı' denilen bu kız çocuklarının Nepal genelindeki sayıları 11. Bu 11 tanrıça arasında ise en önemli olanı, başkent Kathmandu'da yaşayan asil Kumari. Zira ülkenin başkentinde yaşayan ve kraliyet tanrıçası olarak seçilen Kumari'nin gerek devletin ve gerekse de kralın ve halkın koruyucusu olduğuna inanılıyor. Bu geleneğin oluşmasına dair aktarılan birçok rivayetin ortak noktası ise şöyle; kollayıcı ve Ana Tanrıça olan Taleju, bir gün kral tarafından bir hakarete ya da haksızlığa uğrar. Bahsedilen hakaretin ise genel itibariyle kralın Taleju'ya karşı şehvet içerikli bir tavrına bağlı olarak meydana geldiği aktarılır. Bunun sonucunda kralı cezalandırmaya karar veren Taleju, krala eski rahiplerin soyunun dayandığına inanılan Shakya kastından bakire bir kız çocuğu olarak görünmeye karar verir. İşte bugünden beri Nepal'de Taleju'nun bazı kız çocuklarının bedeninde reenkarne olduğuna inanılıyor. Ancak Taleju'nun ruhunun hangi çocuklarda bedenleştiğinin anlaşılması için adayların birtakım bedensel ve ruhsal özelliklere sahip olması gerekiyor. Beş kişilik bir Budist rahipler konseyinden oluşan seçim heyeti, her biri üç ya da dört yaşında olan kız çocuklarında 32 fiziksel özellik arıyorlar. Bu özelliklerden bazıları ise şöyle; ayak ve ayak parmaklarının düzgün olması, omuz bölgesinin geniş, bel bölgesinin dar olması, göğüs bölgesinin bir aslanı andırması, dişlerin ve ağzın düzgün, cildin parlak olması vs. Fiziksel özelliklerin yanı sıra Kumari adaylarının sakin ve korkusuz bir karaktere sahip olması ve kralın burcu ile uyumlu bir burçtan olması da gerekli olan şartlar arasında sayılıyor.

Hindistan diri diri yakılan kadınlar

Çok farklı kültürlerin, dinlerin ve dillerin yaşadığı Hindistan'da etkili olan Hindu inancının Sati geleneğine dayandırılarak gerçekleştirilen bir uygulama, insanın kanını donduran cinsten… Sati, Hinduizm'de dul kalan bir kadının ölen kocasıyla birlikte sırf kocasına olan sadakatini ispatlamak ve günahlarından arınmak için diri diri yakılması ritüeline verilen ad. Hindu inancı ve onun bel kemiği olan kast sistemine göre kadınlar erkek karşısında ontolojik olarak eksik görüldükleri için kız çocuklarına küçüklüklerinden itibaren kocalarının onların her şeyi oldukları, ataerkil normları içselleştirmeleri ve yaşamlarını kocalarına sonsuz bir sadakat ve teslimiyet içinde sürdürmeleri öğretiliyor. Hinduizm'de 'evli kadın' iyi talih, güzellik ve zenginliğin simgesi iken 'dul kadın' deyim yerindeyse çirkinliğin, trajedinin ve lanetlenmişliğin sembolü. Öyle ki, bir kadının dul kalması onun geçmiş günahlarının çokluğuyla alakalı ve hatta kadın, kocasının ölümünden de bizzat sorumlu. Zira kadın, iyi bir eş olamadığından, kocasına karşı görevlerini hakkıyla yerine getiremediğinden dolayı erkeğin öldüğü inanışı hakim Hinduizm'de. Görevini yerine getiremeyen ve bu yüzden günahkâr addedilen kadının arınmak için bu korkunç ölümü kendi rızasıyla kabullenmesi gerek. Kocasının ölümüyle dul kalan kadın, vücuduna bazı yanıcı kimyasallar sürerek yakılacak cesedin yanına uzanıp ölümü bekleyebileceği gibi tutuşturulmuş ateşin içine atlayarak da bu 'kutsal' görevi yerine getirebiliyor. Kendisini ateşe veren kadının yaşadığı bölge genelinde itibarı yükseliyor, yakıldığı yer kutsal sayılıp burada kadının adına bir tapınak inşa ediliyor. Günümüzde yasaklanmış olmasına rağmen bu uygulamanın kökü halen tam olarak kazınabilmiş değil.
BİZE ULAŞIN