Tesettür simsarının yeni sermayesi: Dünyevi zevkleri İslamileştirmek

Meryem İlayda Atlas 30 Haziran 2014, Pazartesi
Tatil, denize ve doğaya yakın olmak, sessizlik ve belki biraz müzik ihtiyaçtır, ama beş altı yıldızlı otel arzusu süfliliktir, israf var işin içinde çünkü.

Öncelikle şunu sormak istiyorum; 2007 yılında Radikal gazetesinde dindar kadınların tatil yapmak için çektikleri sıkıntıları anlattınız. Birebir hepsini yaşadım diyebilirim. Nedir bu sıkıntılar, tekrar sormak isterim.
Nihal Bengisu Karaca:Evet, siyasi bir talebi olmayan ama gündelik hayat pratiği üzerinden politik bir resim de çizebilen bir yazıydı ve epey ilgi çekti. Yılgınlıkla yazılmıştı, hayal kırıklığı ile. Beklentiler ve bu beklentilerin yarattığı mahcubiyet ile. Tatilden eşi kadar zevk alabilmek isteyen, ama bunu başarması mümkün olmayan ve sonra dönüp zevk almayı problematize ettiği için mahcubiyet duyan bir iklimden çıkmıştı. O yazıda dünyevileşme arzusu, dünyevileşme bedeline rağmen elde edilemeyen tatmin ve her ikisinin neden olduğu gerilim vardı. Mesele asla sadece tatil değildi.


Yıl 2014, dindar kadınların uygun fiyatlara, güvenli ve rahat bir şekilde tatil yapma durumunda bir gelişme var mı? Tatilden beklediklerimiz neler?

Nihal Bengisu Karaca: Muhafazakâr tatil konseptleri aslında tesettürlü kadınların rahat ve güvenli bir şekilde denize girebilmelerini sağlamayı vadediyor. Çıta da çok yüksek, beş yıldızdan aşağısı kurtarmıyor, ama hizmet asla beş yıldızlı değil. Fakat fiyatlar ise normal bir beş yıldızlı otel fiyatından çok yüksek. Verilen hizmetin düzeysizliği dikkate alındığında fiyatla korkunç bir tenakuz söz konusu. İçeri girdiğiniz ilk anda gözünüz boyanabilir. Ama saatler ilerledikçe nasıl karma bir sistemin, kakofonik bir kompozisyonun muhatabı olacağınızı anlıyorsunuz. Yıl 2014 ve durum hâlâ değişmedi. Tesettürlü kadınlar 5 yıldızlı otel diye tutturmuyor oysa. Çay ve soğuk içecek imkânı da olan mahremiyeti mümkün bir alan, klimalı odalar ve tenhalık. Denizin, rüzgârın sesi… İstediğimiz bu ama çok yüksek fiyata, çok asgari beklentileri karşılamanın yanından bile geçmiyorlar. 3. sınıf animatörler havuz ya da daracık bir alana hasredilmiş plajın kenarında bütün gün iğrenç müzikler çalarak beyninizi iğdiş ediyorlar. Ayrıca dışardan günübirlik müşteri kabul ederek, o otel için büyük meblağlar vermek durumunda kalmış insanları yemek kuyruğuna, havlu kuyruğuna sokmayı kabul edilebilir bulan işletmelerden bahsediyoruz. En son, bu konuda kaliteli hizmet verdiği iddiasıyla ortaya çıkmış bir otelde kaldım, yeni yapılmıştı ama durum aynen böyleydi. Çalışan kadını rahatlatacak hiçbir şey yoktu. Otelin tasarımı, dekorasyonu için belli ki çok emek verilmişti ama hizmete ilişkin zihniyet, tatil yapan muhafazakâr kadını tek bir kalıba indirgeyip tek bir kadın tarifi üzerinden geliştirilmişti: Altın günü kadını. Yüzme bilmeyen, suya ıslanmak için giren, müzik sesi duydu mu oynamaya başlayan ve zaten sanki kocası kıskandığı için örtünen bir kadın tipi. O yüzden plaj daracıktı, demirler ve brandalarla dışarı geçiş imkânsızlaştırılmıştı ve sahili de havuzu da sürekli oynamak isteyen 7-8 kadının 'Ankara'nın bağları' şarkısına hizalanmış müziklerle çınlıyordu. Kitap okumak, iPod'undan kendi müziklerini dinlemek mümkün değildi, yemek sırasında izdiham yaşanıyordu ve dışardan alınan günlük ziyaretçiler nedeniyle havlu, şezlong elde etmek imkânsızdı. Denize girmeyen ve sürekli oynayan o 7-8 kadın dışında herkes durumdan şikâyetçiydi ama otelin tanımladığı 'mainstream' tesettürlü tipi buydu, azınlığa tekabül etmesine rağmen, her şey onların talebine göre şekillenmişti. Gecesi yüzlerce avro olan o otelde, yeni Türkiye'nin yeni zenginlerinin tanımladığı yeni 'beyaz tesettürlüler' olduğunu ve bu saçmalıktan rahatsız olan birçok insan olmasına rağmen o yeni sınıfın tesettürlüsünün borusunun öttüğünü fark ettim.
Birkaç yıl önce bir beldede, belediye sahile duvar yaparak kadın plajı oluşturdu. İstanbul'dan yazar-çizer takımı koşup gelip duvarın önünde oturma eylemi yaptılar ve duvara 'utanç duvarı' dediler. Müslüman bir ülkede yaşıyoruz. Kadınların yüzde 68'i örtülü diyoruz, hatta örtünmeyen pek çok kadının 'bikini ve mayo' giyerek karma plajda denize girmek istemediğini biliyoruz. Kendilerince güvenli bir ortamda denize girmek isteyen kadınlara kamu neden bu imkânları sağlamıyor?
Nihal Bengisu Karaca: Neden sağlasın? Belediyeler böyle bir şey yaparsa bir sürü militer laikçi gazetenin konusu olacaklar. Ama daha önemlisi şu: Tesettürlü kadının suya girip çıkacağı yer az bulunmalı ki beş yıldızlı otel konsepti adı altında kocalarının paraları çekilip alınabilsin. Burada kirli bir ticari mantık var. İçki yasaklarının olduğu dönemde kaçakçılık yaparak ülkenin en zengin adamları arasına girmiş Amerikalılar gibi bir kesim var şu an Türkiye'de. Sırtlarını AK Parti ile zenginleşen ve sokağa çıkıp eğlenmek isteyen insanlara yaslamış ya da direkt iktidar çevrelerine yaslanmış. Onlar böyle yerlerin olmasını istemezler. İddia ediyorum, tesettürlü kadınların daha makul şartlarda denize girebilecekleri mütevazı plajların açılmasını desteklemezler, engellemeye bile çalışırlar.
X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.