NESİL TÜKENİNCE TOPLUM DA ÜLKELER DE BİTER
Yeni romanınız İçimde Beni Aldatan Biri Var TK Kitap tarafından yayınlandı. Bu son romanınızın ana karakteri etrafındaki bazı kimseler ve söylemlerden etkilenerek cinsel yönelimlerini ve cinsiyetini değiştirmeye kalkan, kadın kılığına girmek isteyen ama sonrasında büyük bir hayal kırıklığı yaşayan, üstelik etrafı tarafından da dışlanan bir genç adam. Böyle bir konuyu işlemeye sizi yönlendiren toplumsal gözlemleriniz olmuştur mutlaka.
Toplumda gençleri eşcinsel eğilimlere, erkekse kadın, kadınsa erkek gibi yapmaya yönlendiren bir hareket var. Bu aslında dış güçlerin bir projesidir. Özellikle Türkiye ve diğer Müslüman ülkelerin nüfusunu düşürmek amacıyla da yürütülen bir proje bu. Son derece düşmanca yürütülen bu projeyi yaygınlaştırmak için 1990'larda Türkiye'de dernek açma hakkı verildi. Tabii ki bu konuda her dernek açan düşmanca bir proje içindedir demek istemiyorum ama şu iki şeyi birbirine karıştırmamamız lazım: Gerçekten eşcinsel olan ve kötü muamele gören bir kimseye sahip çıkmakla, çocukları ve gençleri eşcinselliğe yönlendirmek çok ayrı şeyler. Tabii ki kim olursa olsun mağdur durumda kalana, mağdur edilen bir eşcinsele sahip çıkılabilir ama normal bir genci eşcinsel yapmaya çalışanlara karşı Türkiye'nin uyanması lazım. Oysa bu konuda çok geç kalındı ve bu durum, özellikle gençlerimize anlatamayacağım kadar zarar verdi. Ben araştırmacı bir yazarım, toplumu izlerim, gittiğim yerde çekirdek yerken bile bulunduğum ortamı beynime nakşederim. Trende, otobüste, uçakta nerede olursam olayım etrafıma bakarım, incelerim. Gözlemlerim sonucu bu zararlı durumu fark ettim. Ayrıca benim yanıma gelip giden bazı transseksüel kimselerin anlattıkları, yaşadıkları -ki içlerinde intihar eden de oldu- beni bu durumu incelemeye ve bu konuda bir kitap yazmaya itti.
Sanırım romanınız gerçek bir hikâyeye dayanıyor ve kahramanı olan genç Barış, bu insanları temsil ediyor. Neticede birileri fıtri olanın dışında cinsel eğilimlerin propagandasını yapıp, gençleri etkiliyor. Bunlara kapılanlar oluyor ancak sonrasında sorunlar ve travmalar yaşıyorlar ama çoğu zaman iş işten geçmiş oluyor. Böyle vakalar toplumda yoğunlaşmaya mı başladı acaba?
Evet, gerçek bir hikâye ve bu kimseler çoğu zaman gel-gitler yaşıyorlar. Bakın; bir tarafta genci aldatan şeytani bir sistem var. Bir tarafta aldanan evladını evine bile sokmayan, ilgilenmeyen cahil bir anne-baba var. Bu eşcinselliğe özenerek sonu intihara varan, çile çeken, uyuşturucuya ya da fuhşa sürüklenen, hapislere düşen çok insan var. Dolayısıyla çok büyük acımasızlık da var. Bunları gözlemlediğim için bu konuya el atmak istedim.
Anladığım kadarıyla böyle kimselerin çoğu kendi eğilimleri ve düşüncelerinden ziyade birilerinin propagandasıyla farklı cinsel eğilimlere yönlenmeye başlıyorlar. Yani bu işi yaymak için çaba sarf eden odaklar var belli ki.
Bu amaçla parayla çalışıp propaganda yapanlar ya da gönüllü olarak gençleri etkilemek için uğraşanlar var. Eşcinsel olmuş bir gence yaşadığı zorluklara karşı yardım etmek için çalışanlar da var tabii ama böyleleri gerçekte çok az. Düşmanlık için, bu eğilimleri körüklemek için çalışanlar daha fazla. Bu yüzden benim bu son romanım bu konuyu ele almak bakımından Türkiye'de bir ilktir. Dünyada var mı bilemiyorum.
Eşcinsel eğilimleri ele alan kitaplar dünyada yayınlanıyor ama yayınlananların çoğu bu eğilimleri teşvik edici ve propagandasını yapar mahiyetteler. Konuyu işlerken nasıl tepkiler aldığınızı sorabilir miyim?
Daha şimdiden ufak tefek tehditler almaya başladım ama ben tehdide pabuç bırakacak bir insan değilim. Gerekirse hayatımı ortaya koyarım, tehdide
pabuç bırakmam. Dediğim gibi eşcinselliği savunanlar içinde iyi niyetli olanlar da var ama bu gibilerin sayısı çok az. Onlar da bu işin arkasında bazı dış güçlerin olduğunu biliyorlar zaten. Bu eğilimleri topluma yaymak için bir yerlerden tonlarca paralar gönderiliyor. Bu konuda faaliyet gösteren bazı derneklere bavullarla paralar geldiğini bizzat gören biri anlattı bana. Buna karşılık iyi niyetli olarak faaliyet gösteren bazı dernekler ise kiralarını dahi ödeyemiyor. Açıkçası bir dernek ya da vakıf Türkiye aleyhine ne kadar çalışıyorsa, dışarıdan da o kadar parasal destek görüyor. Türkiye ve toplum
aleyhine çalışmayanlarsa destek görmüyorlar. Dolayısıyla bu konularda büyük bir karmaşa var ve devlet de gençleri bu durumlara sürükleyenlere yönelik hiçbir yaptırım uygulamadı, Milli Eğitim bu konulara girmedi ve çok yanlış yaptı. Hâlbuki bu işin aslının esasının çocuklara öğretilmesi, dikkat etmeye yönlendirilmeleri, "Bak sen erkeksin seni kadınlaştırmak, sen kızsın seni erkekleştirmek isteyenler var, bunlara karşı uyanık ol!'' diyerek böyle propagandalara aldanmamaları için çalışılması lazım. Böyle telkinler ailede ve okulda olmayınca, televizyonda, filmlerde ve dizilerde fuhuş ve böyle şeyler normal gösterilince çocuklar bunların tehlikelerini nereden bilecekler. Özellikle bu diziler korkunç. Toplumu düzelten değil bozan diziler özellikle sponsor buluyor ya da reyting alıyor.
Bazı gençler böyle telkinlere bir şekilde kapılabiliyorlar, bunları normal görebiliyorlar belki ama madalyonun bir diğer tarafında da anladığım kadarıyla bu eğilimlerin propagandasını yapan ve telkininde bulunanlar böyle kimseleri kullanmaya, suiistimal etmeye ya da sömürmeye kalkıyorlar galiba. Bu hususta gözlemleriniz oldu mu?
İşin aslında cinsiyet değiştirse de bir erkek gerçekte kadın olamaz, kadın da tam erkek olamaz ama bu hakikatin aksine gençlere kadın ya da erkek olabileceklerini anlatıyorlar. Cinsiyet değiştirmiş bir sanatçının çok para kazanmasını örnek alıyorlar ve öyle yaparak aynı başarıyı yakalayacaklarını
sanıyorlar. Oysa o sanatçı cinsiyet değişimiyle değil sesi ya da yeteneğiyle o noktalara geliyor. Kısacası gençlik her yerden tuzağa düşürülmeye, aldatılmaya çalışılıyor; şarkılarla, filmlerle, dizilerle, romanlarla, ne kadar iletişim aracı varsa hepsiyle gençleri etkilemeye ve aldatmaya çalışıyorlar. O yüzden toplum olarak gözümüzü dört açmamız gerekiyor. Benim gençlere söyleyebileceğim en önemli tavsiye şu: "Kendine sahip çık, içindeki taşkını ez! Seni yanlışa götüren içindeki duyguyu eğit!" İnsanın içindeki aldatıcı duyguyu görmesi için kendini eğitmesi lazım. Bunun için kitaplar okuması,
faydalı konuşmalar dinlemesi, yani kişinin kendini yola getirmesi için çalışması lazım. Kendi zihniyetleri için seni kullanıyorlar, harcıyorlar; anne olamayacaksın, baba olamayacaksın, aile kuramayacaksın. Senin üstüne basarak kendilerini yükseltmeye çalışıyorlar. Gençlik bugün aldatılıyor, bir yıl sonrasını göremiyor. "Ne yapacağım uçağı, köprüyü, tüneli" diyor ama biz bugün çalışmazsak yarın başımıza bombalar yağar. Bugün kendilerine gülen Avrupalıların, Amerika'nın ya da İsrail'in yarın da güleceğini zannediyor. Ortada müthiş bir gençleri uyutma yöntemi var. Gençlerin çoğu kendisiyle mücadele ediyor ama bir kısmı da feci bir şekilde aldatılıyor.
Filmlerde genellikle kendi isteği ve duygularıyla cinsel eğilimlerini değiştirenler gösteriliyor ama gerçekte kandırılanlar, pavyonlarda barlarda müşterileri eğlendirmek için çalıştırılanlar, cinsel istismara uğrayanlar ve fuhşa zorlananlar da çok oluyor sanırım.
O pavyonlarda çalışanların bana anlattıkları var. Mesela 14 yaşındaki bir kız çocuğunu döve döve para karşılığı bir erkeğe pazarlamaları gibi vakalar var. Böyle neler neler anlatılıyor; ben bunları birebir yaşayanlardan dinledim. Ben bir toplum yazarıyım ve kalem işçisiyim, dolayısıyla toplumun uyuyan kesimini ve aldatılanları uyandırmam gerekiyor.
LGBT lobisinin dünya genelinde mevzi kazanması söz konusu. Bazı ülkelerde yasaları kendilerine göre değiştirmeyi, eşcinsel evlilikleri, eğitimde çocuklara farklı cinsiyetler telkin etmeyi, eşcinsellerin çocuk evlat edinmelerini teşvik ediyorlar.
Evet, ama dünya şimdi yavaş yavaş geri adım atmaya başlıyor çünkü neslin tükendiğini görüyorlar. Nesil tükenince toplum da ülkeler de biter. Dünya yavaş yavaş bu hatayı fark etmeye başladı. Fakat öyle bir sistem var ki… Bu sistem nüfusu azaltmaya çalışıyor ve büyük yatırımlar yapıyor. Bunlar eşcinselliği tüm dünyaya çok güzel, faydalı, eğlenceli olacakmış gibi gösteriyorlar. Gençlerin bazıları da buna kanıyor.
Sanırım bu işin propagandacıları İslam ülkelerini de hedefliyor.
İşin bu yönünün araştırmasını yapmadım ama gördüğüm kadarıyla İslam ülkeleri içinde en çok Türkiye'ye yoğunlaşmış durumdalar. Türkiye'de özellikle 80'li yıllarda çok yoğun bir propagandaya başladılar ki adeta eşcinsel olmayanlar utanır hale gelecekti. İçlerinde yüksek nitelikli insanlar da var belki ama çoğu da özellikle dini değerlere kin ve nefret duyuyorlar.
Kin ve nefrete gelince Müslümanlara karşı en büyük kin ve nefreti İsrail'den ve Siyonistlerden görüyoruz. Siz İsrail'in yaptıklarına nasıl bakıyorsunuz. Bunun bir çözümü olabilir mi?
Dünyada her şey düzelir ama İsrail düzelmez. Kötülük onların kitaplarında yazıyor. Onların kitaplarında Yahudi olmayanların çocuklarını öldürmek ve bazılarında kanını içmek bile var. Tabii, bir yanda insan kalmış olan Yahudiler var ama bir de insanlığı tükenmiş Yahudiler var. Bu insanlığı tükenmiş olanların yaptıklarını dünya nasıl olup da kabul edebiliyor, Yahudilerin canavarlaşmış ve kanla beslenenlerini nasıl olup da görmüyor. Ben buna şaşkınlıkla bakıyorum.
Tabii ki çok kalabalık olmasalar da İsrail'in Gazze'de işlediği insanlık dışı suçlara tepki gösteren Yahudiler de var ama Siyonistler başta olmak üzere bir kısmı İsrail'i desteklemeye devam ediyor.
Filistin ve Gazze'de yapılanlar için içi yanan, bunları kabul etmeyen birçok Hristiyan ve ateist de var. Bunlara minnettarım. Ama isterim ki o insanların çektiğini İsrailliler de dünya da görsün. Filistin'deki katliamı görmeyenlerin ayaklanan dünya gençliğini görmesini çok isterim.
Aldığınız tepkilerden biraz bahsedebilir misiniz?
Geçenlerde Sabah gazetesinde röportajım çıktı. O röportajı okuyan İslam düşmanı birisi herhalde yaşımı fotoğraftan anlayamamış olacak ki, "Ben onu Adnan Oktar'ın kedicikleri içinde gördüm. Ona çok saygım vardı, o günden itibaren saygım bitti." İşte böyle saçma sapan iftiralara başladılar. Bakalım sizin röportajınızdan sonra neler diyecekler.