Remzi Kopar: Klişelerin diktatörlüğü

Klişelerin diktatörlüğü
Giriş Tarihi: 7.4.2016 11:09 Son Güncelleme: 2.5.2016 11:08
Remzi Kopar SAYI:23Nisan 2016
İngiltere’de başlayan sanayi devriminden ve Amerika’da özellikle teknoloji alanında beliren modernleşme sürecinin güçlü atılımlarından bu yana İngilizce modern toplumların ortak dili haline geldi.

Sayısız İngilizce kelime ve kavram, bugün dünyanın her yerinde kullanabileceğiniz 'okay' gibi, Anglosakson olmayan toplumlara yerleşti. İngilizce, bilim ve teknoloji üzerinden dünyayı hükümranlığı altına almadan önce ise özellikle elitlerin uluslararası dili Fransızcaydı. Bugün dilimizde burjuvazi, ravdevu, tabildot gibi çevirisi olmayan veya pek kullanılmayan birçok Fransızca kelime mevcuttur. 'Klişe' sözcüğü de Türkçe ve İngilizce dahil birçok dile yerleşmiş Fransızca kelimelerden biridir.

Klişe; baskıda kullanılmak amacıyla üzerine resim, şekil, yazı çıkartılmış metal levhaya verilen isimdir. Klişenin doğuşu, tipografinin icadıyla birlikte modernleşmenin başlangıcına rastgelmektedir. Matbaacılıkta klişe yanında yine Fransızca olan stereotip (basmakalıp) kelimesi de kullanılır. Baskı tekniklerinin yaygınlaşmasıyla birlikte, endüstriyel tekniğin erken aletlerinden biri olarak insan hayatına giren klişe, günlük hayatta bir metafor olarak kullanılmaktadır. 'Eskimiş, basmakalıp, beylik ifade; uzun zaman ve aşırı kullanımından dolayı özgünlüğünü ve etkisini yitirmiş popüler veya ortak bir düşünce veya fikir' anlamına gelen klişenin metafor olarak kullanımı da tıpkı orijinal kullanımı gibi dünyanın birçok diline aynı şekilde yerleşmiştir ve her dilde aynı şeyi ifade eder.

Matbaacılıkta klişenin kullanımıyla birlikte kültürel materyaller hızlı, kitlesel ve ucuz bir şekilde yeniden üretilmiştir. Matbaanın icadından önce dikkatle ve titizlikle çizilen resimler, belirli bir ustalık ve özveri gerektiren el yazmaları, klişelerle hızlı bir şekilde tekrar tekrar üretilebilir hale geldiler. Bu tür yeniden üretimler, doğal olarak el yazmalarındaki çekicilik ve anlamlı özgünlükten yoksundurlar fakat buna karşılık sayısız okuyucunun hizmetine kolaylıkla sunulabilirler. Her ne kadar bu basmakalıp resimler ve yazılar elle çoğaltılanlarla kıyaslandıklarında karakter ve özgünlükten yoksun olsalar da işlevsellikleri itibariyle bir artış kaydetmişlerdir. Modernleşmenin başlangıcındaki önemli aletlerden biri olan klişenin metaforik anlamda ifade ettiği yıpranmış, aşırı kullanılmış toplumsal ifadeler de ilginç bir benzerlikle matbaacılıktaki işlemin aynısına maruz kalırlar. Alet olan klişenin de metafor olan klişenin de, değerli bir şeyi işlevsel olarak çoğaltmak fakat anlamsal olarak zayıflatmak gibi özellikleri vardır. Baskı tekniklerinin orijinal eserlere yaptığı gibi, görsel sanat, müzik ve edebiyat ticari amaçlarla ve kolayca tüketilebilecek kârlı ürünler sunmak amacıyla klişelerle doldurulduğunda, 'ucuz sanat' ya da 'ucuz edebiyat' olarak adlandırılan bir tür ortaya çıkmıştır. Böylece, ekonomik olarak ticarileşme ve kitlesel tüketime dayalı toplumlarda sanatlar, klişe ve ucuz malzeme üretmek için ağır bir baskı altına alınmıştır.

Bazen değerli bir şeyi ilk ve orijinal anlamından tamamen koparmadan tekrar tekrar kullanım yoluyla içini boşaltan klişeler, bazen de ifade ettikleri şeyin doğruluğu yanlışlığı hiç düşünülmeden tekrar edilen sözlere veya yapılan eylemlere dönüşürler. Modern toplumlarda, özgürlüklerle ilgili bazı söylemler bu tarz bir bozulmaya uğramışlardır. Günümüzde özellikle medya, bağlamından tamamen kopartılmış klişeleri yaşatmakta kilit bir görev üstlenir. Diğer yandan, basın özgürlüğü ve sansürle ilgili birtakım klişelerin zaman zaman krizlere neden olduğu da görülebilir. Bu durum, klişenin toplumu ve zihinleri kontrol altına alarak bir tür diktatörlük oluşturma gücünden kaynaklanmaktadır. Klişeler bu yönleriyle bir toplumu siyasi, dini, ekonomik, kültürel olarak tahakküm altına almak isteyenler için son derece kullanışlı birer araç olurlar.

Üç buçuk asır Hollanda sömürgesi olarak kalan Endonezya'da dünyaya gelmiş bir Hollandalı olan sosyolog Anton Zijderveld, Klişelerin Diktatörlüğü adlı kitabında klişenin ne olduğunu, nasıl oluştuğunu ve insan zihnini, toplumları nasıl etkilediğini inceliyor. Sosyolojik olarak klişe kavramını tanımlamaya çalışan Zijderveld, klişenin en fazla sözü edilmeye değer yanının, insanın düşünce becerisini sollaması ve bu şekilde bilinçsiz olarak ruhsal ve duygusal dünyamıza işlemesi olduğunu vurguluyor. Klişelerin, söylenen söz üzerinde düşünmeyi önlemeye muktedir olduklarını söyleyen Zijderveld, "İlgili kişi farkına varmaksızın klişeleri düşünmeden tekrarlayarak ruh ve duygularını kendiliğinden belirli bir yönde yönlendirir. Bu etki, klişelerin hemen hemen aynen gülmek gibi bulaşıcı bir olgu olması dolayısıyla daha bir güçlendirilmektedir. Her iki durumda da düşünme devre dışı bırakıldığı için gülmek ve klişeler kolayca tekrarlanmakta ve taklit edilmektedir" diyor.

Klişelerin Diktatörlüğü, özellikle günümüzde çok fazla kafa karıştıran ve üzerine tartışılan bazı kavramların ve söylemlerin nasıl klişe haline gelerek bir diktatörlük oluşturduklarını ve eleştirel tefekkürü ustaca engelleme güçlerini anlamak için okunması gereken bir eser. İngiliz yazar Evelyn Waugh'un dediği gibi; "Klişelerden kaçınamayız, ama onlara fırsat da vermemeliyiz."

BİZE ULAŞIN