Zeynep Sevde Paksu: Dedemden dinlediğim masallar: Yıldızistan

Dedemden dinlediğim masallar: Yıldızistan
Giriş Tarihi: 20.6.2018 16:30 Son Güncelleme: 21.6.2018 12:04
Yıldızistan’a yerleşir yerleşmez ülkedeki herkesi toplamış ve büyük planını açıklamış. Eğer akşam tuttukları yıldızları yerine geri koymayıp diğer ülkelere satarlarsa çok para kazanacaklarını, zengin olacaklarını anlatmış. Çocuklar istedikleri oyuncakları alacaklar, herkesin arabası olacak, annelerin kurabiye yapma makineleri olacakmış…

Bir zamanlar herkesten uzakta, kimsenin keşfetmediği, gökdelenlerin, apartmanların, büyük marketlerin, elektrik direklerinin olmadığı Yıldızistan adında bir ülke varmış. Yıldızistan'da gündüz vakti çocuklar kocaman ağaçların tepelerine çıkar, çeşit çeşit meyveler toplayıp yer, buz gibi suları akan derelerde ayaklarını yıkarlarmış.

Yıldızistan'da güneş batıp akşam olunca oyun oynamaktan yorulan çocuklar, masa sandalye yapan marangozlar, elbise diken terziler, ülkedeki herkes bütün işlerini bırakırlarmış. Herkes evine gider, kapıların arkasında gizlenen altın oltalarını alır ve yıldız toplayıcılığına başlarlarmış.

Her gece ülkedeki her vatandaşın bir adet yıldız toplama hakkı varmış. Herkes kendi boyuna göre ayarlanmış altın oltalarını gökyüzüne doğru uzatır ve ayın etrafındaki yıldızlardan bir tanesini tutarmış. Elektrik veya mum gibi ışık verecek aletleri olmayan bu ülkede, yıldız toplayıcılığı yapmadan yaşamak mümkün değilmiş. Kimisi topladığı yıldızları mutfağa götürür yemek yapar, kimisi kütüphanesinde kitap okurmuş. Uyku vakti geldiğinde ise yıldızlarını tekrar altın oltanın ucuna takıp gökyüzüne salarlarmış. Güneş doğduktan sonra bir yıldız dünyada kalırsa gökyüzünün karanlığa gömüleceğini herkes çok iyi biliyormuş.

Bir akşam, Yıldızistan'da her şey normal seyrinde devam ediyormuş. Bilal, Ayşe ve Mehmet güneşin battığını görünce dereye uzattıkları ayaklarını çekip evlerine doğru yola koyulmuşlar. Herkes birbirine o akşam neler yapacağını anlatıyormuş.

Bilal turuncu saçlarını havalı bir edayla düzeltip seslenmiş Ayşe ve Mehmet'e:
"Bugün ailecek dedemi ziyaret edeceğiz. Masal anlatacak bize. Belki babaannem de yıldız çörek yapar."
Ayşe, Bilal'i duyunca hemen atılmış.

"Çörek dedin de aklıma geldi. Nazife Nine dün çok güzel yıldız kurabiyeleri yapmıştı. Üstüne renkli şekerler de yapıştırmış. Yeme de yanında yat diyeceğim ama dayanamam vallahi onları yemeden gözüme uyku girmez."

Hepsi birden gülüşürlerken yolun diğer ucunda yabancı bir adam görmüşler. Bu takım elbiseli garip adam siyah bir arabanın yanında durmuş etrafını seyrediyormuş. Hayatında hiç araba veya takım elbiseli adam görmeyen çocuklar şaşkın şaşkın bakarken yabancı, çocuklara doğru yaklaşmış.

"Merhaba çocuklar. Buralarda otel var mı, biliyor musunuz?" diye sormuş gür bir sesle.

"O teli bilmiyorum amcacığım ama dedemin olta yapmak için kullandığı altın teller var. Evimiz uzak değil gelirsen vereyim" demiş Bilal.

Adam gözlüğünü çıkarıp çocuklara heyecanla sormuş:

"Altın mı? Altından olta mı yapıyorsunuz? Hmmm. Atlayın arabaya o zaman götürün beni evinize."

Bilal biraz geriye doğru çekilip hızla koşarak arabanın üzerine atlayınca adam büyük bir kahkaha atmış.

"Anlaşıldı. Siz hiç araba da görmemişsiniz. Nereye geldim ben böyle yahu?" demiş kahkahası bitince.

Çocuklar olan bitene anlam veremiyormuş. Sessizce adamın gösterdiği gibi arabaya binmişler.

Sonrasında ise hiç iyi şeyler olmamış. Adam Yıldızistan'a girip bu ülkede olan biten her şeyi anlayınca kafasının içinde planlar yapmaya başlamış.

Yıldızistan'a yerleşir yerleşmez ülkedeki herkesi toplamış ve büyük planını açıklamış. Eğer akşam tuttukları yıldızları geri yerine koymayıp diğer ülkelere satarlarsa çok para kazanacaklarını, zengin olacaklarını anlatmış. Çocuklar istedikleri oyuncakları alacaklar, herkesin arabası ve annelerin de kurabiye yapma makineleri olacakmış. Böylece de kimsenin çalışmasına gerek kalmayacakmış.

Bu fikir herkese çok parlak görünmüş. Bazıları yıldızları yerine koymamanın çok tehlikeli olduğunu anlatmaya çalışmış ama kimse onları dinlememiş.
Artık her Yıldızistan sakini, akşam tuttuğu yıldızı adama getiriyor, adam da yıldızları başka ülkelere satıyormuş. Satılan yıldızların parasından kendi payını alıyor, kalan parayı da yıldıztutuculara ödüyormuş.

Her ne kadar gökte birsürü yıldız olsa da belli bir zaman sonra, gecenin bütün yıldızları tükenmiş. Geriye bir tek ay ve güneş kalmış fakat takım elbiseli adamın elindeki siparişler o kadar çokmuş ki, halka baskı yaparak Ay'ı ve Güneş'i de tutmalarını söylemiş. Yıldızistan'ın en güçlü yıldıztutucuları birleşip Ay ve Güneş'i de tutmuşlar.
Ve o gece, Yıldızistan büyük bir karanlığa gömülmüş.

Artık herkesin parası varmış ama ne gündüz ne de akşamları yapacak hiçbir şeyleri yokmuş. Artık kurabiyeleri makineler pişiriyor, masaları kocaman gürültülü robotlar yapıyormuş. Herkesin canı çok sıkılıyormuş.

Bir akşam Bilal, Ayşe ve Mehmet ülkenin karanlık sokaklarından birinde buluşup olan bitene dur demeye karar vermişler. Hemen büyük bir plan yapmışlar. Her şeyi ince ince düşünmüşler.

Ertesi gün ülkenin bütün ileri gelenlerini toplamışlar. Mehmet ortaya çıkıp konuşmaya başlamış:

"Sayın büyüklerim, sevgili arkadaşlarım. Yıldızistan bugün karanlık günler yaşıyor. Bir şeyler yapıp güzel yıldızlarımızı, güneşimizi ve ayımızı geri almalıyız. Şimdi satılmış bütün yıldızlarımızı kurtarmalıyız. Ülkemizi karanlığa boğan takım elbiseli adamı da geldiği yere göndermeliyiz."

O zamana kadar olan biten konusunda bir şey yapmak isteyen ama bir türlü harekete geçemeyen Yıldızistan halkı, Mehmet'in konuşmasını dakikalarca alkışlamış.
Hemen ülke büyükleri bir araya gelip diğer ülkelerle iletişime geçmişler. Elçiler gönderilmiş, mektuplar yollanmış. Başka ülkelere satılan yıldızları geri satın almak için türlü türlü yollara başvurmuşlar fakat işleri sandıkları kadar zor değilmiş çünkü yıldızları satın alan diğer ülkelerdeki zengin insanlar, onlarla ne yapacaklarını bilmedikleri için bir süre oyalanıp sonra depoya kaldırmışlar. Herkes seve seve aldıkları fiyatın yarısına yıldızları geri vermeyi kabul ediyormuş.
Takım elbiseli adam ise zaten olayların gidişatını fark edip arabasına atlayarak ülkeden kaçmış.

Bütün halkın can havliyle çalışması, ülkeyi kurtarmak için çaba göstermesi sonuç vermiş. Sonunda Yıldızistan tekrar eski günlerine dönmüş.

Bugünlerde Yıldızistan'ın yakınlarından geçenler yine eski güzel günlerdeki gibi Nazife Nine'nin mis gibi yıldız kurabiyelerinin kokusunu alabilir, geceleri altın gibi parıl parıl parlayan yıldızlı göğünü görebilir.

Siz de küçükken dedenizden, ninenizden yahut büyüklerinizden dinlediğiniz masalları dedeminmasallari@lacivertdergi.com.tr adresine gönderin, seçilen masalları Lacivert'te yayımlayalım ve sene sonunda aralarından seçtiğimiz en güzel masalı ödüllendirelim.
BİZE ULAŞIN