STORY ATMAYACAKSAM TATİLE ÇIKMAM!

İsmihan Şimşek 18 Ağustos 2025, Pazartesi
Hemen hemen her şeyin sosyal medya içeriğine dönüştüğü bu dönemde dijital mecralar tatili adeta gösteriş ve varoluş mücadelesine çevirdi. Instagram’a tatil fotoğrafları atmanın bedeli kredi kartına 12 ay taksit… Dinlenmek için gittiğimiz tatilin nasıl poz vereceğimizi düşünmekten yorgun düşerek sonlanması da bu çağın çarpık sonuçlarından sadece biri.

"Doğu" dizisini izleyenler hatırlayacaktır. 3. sezon 5. bölümün giriş sahnesinde Doğu'nun arkadaşı Özgür başka bir arkadaşıyla telefon görüşmesi yapar. Viyana'ya tatil planları yapan Özgür, Viyana'da şnitzel yemekten, ünlü pizzacılardan, Napoli'deki en iyi restoranlardan söz eder. Uzun uzun yurt dışı seyahatleri ile ilgili üst düzey tavsiyelerden bahsederler. Konuşmasının tonlaması da telefonun diğer ucundaki kişiye göre değişir. Doğu bu konuşmadan öyle sıkılır ki özenti kokan yurt dışı planları ve Özgür'ün hiç olmadığı bir kimliğe bürünmesi ile dalga geçmeye, eleştirmeye başlar. Özgür'ün sahte tavırlarını ti'ye alan Doğu, beyaz Türk olduğunu iddia eden Özgür'e "Senin baban DSİ'den emekli memur, deden de köyde çiftçiydi. Sen tatilde köye giden bir insansın, bütün sülalen köyde yaşıyor, 'ben mal güderken kafam yarıldı' diyen birisin. 'Mal gütmek' kavramını ben senden öğrendim, mal güden beyaz Türk olur mu? Sen kara Türksün" der.

Bu sahne komik olduğu kadar trajik bir durumun da özetini yapıyor aslında. Bugünün şehirli, beyaz yaka orta sınıfının gülünç hallerini tatil planları üzerinden nokta atışı tespitlerle resmediyor. Başkalarının hayatının bizden daha iyi olduğu düşüncesi, bizden daha iyi imkânlara sahip kimselere özenmek, onlarla bir yarışa girmek, onların yaşam standartlarını ucundan kıyısından yakalamaya gayret ederek kendimizi ispatlamaya çalışmak elbette yeni bir durum değil. İnsan hep başkalarına kıyasla kendine bir statü, rol belirlemeye çalışıyor. Yeni olan şey artık bunun sosyal medya üzerinden yapılması. Bu sayfalarda sosyal medyanın insanı olmadığı bir kimliğe büründürmesi, sahte bir hayatın pazarlanması, bir illüzyona sürüklemesi üzerinden pek çok yazı yazıldı.

Elbette bu illüzyon sosyal medya kullanıcılarının tatil anlayışlarını da kökten değiştirdi. Tatilde dedesinin, ninesinin, akrabalarının yanına memleketine giden X ve Y kuşağının tatil anlayışı 1990'lardan itibaren yavaş yavaş, 2000'li yıllarda sosyal medyanın hayatımıza girmesiyle de çok hızlı bir
şekilde yerini kültür seyahatlerine, deniz, kum, güneş tatillerine, doğa kamplarına, trekkinglere bıraktı. Z kuşağının ise zaten köyden anladığı sadece tatil köyüydü. Tezek kokusu, harman dövmek, bağdan/bahçeden sebze- meyve toplamak nedir bilmeden büyüdüler. "Diğerleri bizsiz eğleniyor"

Şüphesiz tatille ilgili en çok etki altında kaldığımız platform Instagram oldu. Tatilde nereye gideceğimize nasıl karar verdiğimizi araştıran seyahat
sitesi Momondo'nun 2016'da yaptığı bir araştırma sonucuna göre Türk insanının yüzde 50'sine yakını tatile çıkmadan önce tatil ve seyahatle ilgili sitelere bakarak, yüzde 47'sinin aile, arkadaş ve dost tavsiyesine göre tatile karar verdiği ortaya çıkmış. Araştırmada kayda değer diğer önemli sonuçlara baktığımızda ise katılımcıların tatil kararlarını yüzde 37'si sosyal medya aracılığı ile, yüzde 36'sı normal haber sitelerindeki turizm konulu haberler ile, yüzde 34'ü seyahat acenteleri ile, yüzde 25'i izlediği bir filmden etkilenme ve yine yüzde 15'i ise televizyon dizilerinden aldıkları ilham ile gerçekleştirdiği saptanmış.


Momondo'nun bu araştırmasından çıkan en önemli sonuç, Türk insanının tatil anlayışının gelişmesinde ve tercihlerinin şekillenmesinde medyanın
özellikle de sosyal medyanın etkisi olarak karşımıza çıkıyor. 2016'dan bu yana yeni bir araştırma yok gördüğüm kadarıyla ama değişen şeyler çok. Özellikle sosyal medyanın çok daha fazla hayatımıza girdiğini düşünürsek bu oranın artmış olabileceğini, sosyal medyanın ilk sıralara yerleşmiş olabileceğini tahmin etmek de zor değil.

"Diğerleri sizsiz eğleniyor korkusu" olarak sosyal medya kavramları arasına giren korku ile sürekli başkalarını takip etmek ve bu takip etme alışkanlıklarının davranış haline gelmesi de tatil satın alma niyetlerine etki ediyor Momondo'nun araştırmasına göre… Humboldt Üniversitesi'nin
araştırmasına göre ise sosyal medyadaki kullanıcıların üçte biri haset duygusuna kapılıyor. "Facebook ve Instagram'da başkalarının sürdüğü şahane hayatlara tanık olmak ve o hayata dahil olmamak, kıskançlık ve tecrit duygusu uyandırıyor. Sosyal gerilime ve hatta depresyona bile neden olabiliyor".

"Konsept" tatil ritüelleri
Ama yine de sosyal medyada paylaşılan, ayaklar denize doğru uzatılmış, yanda soğuk ve renkli bir içecek, güneş gözlüğü ve şapkayla oluşturulmuş "konsept" kumsal fotoğraflarının iticiliğini dile getirmeyip, paylaşan kişiye "canıımm iyi tatiller" diye yorum yazarak kıskançlık sarmalında değilmiş gibi davranmak sosyal medya kullanmanın şanındandır. Çünkü ne kadar eleştirsek de elimize geçen ilk fırsatta benzer pozları verecek, paylaşım yapıp
sayfayı yenileyerek "like" sayısına bakacağız. Lokasyon olarak gittiğimiz beach'in değil de onun biraz ilerisindeki en lüks olan, hani o herkesin dilindeki beach'i işaretleyeceğiz. Plajlar; denize girmek, güneşlenmek ve dinlenmekten çok gösteriş yapmak için vazgeçilmez birer teşhir platformu!
Plaja inmek; önceden kurgulanmış gerekliliklerin özenle yerine getirildiği, ciddi hazırlıklar gerektiren ve kesinlikle hafife alınmaması gereken uzun bir ritüel...

Yediğimiz içtiğimiz şeyler asla sıradan olmayacak, sanat eseri gibi hazırlanmış, adını söyleyemediğimiz yemeklerin fotoğrafını çekeceğiz. Instagram'a fotoğraf üretebilmek için oluşturulmuş yapay süslü kapılar, salıncaklar, çiçekli, ışıklı arka planlar, duvarlara yazılmış birkaç Can Yücel, Attila İlhan
şiirinin önünde poz vereceğiz. Falan feşmekan adasında geçenlerde bir influencer'ın poz verdiği hani o renkli evler olan sokağı arayacağız. Bunları takipçilerimize göstermezsek onca para döktüğümüz bu tatilin ne anlamı var değil mi? Sınıf atlayabildiğimiz (!) 4-5 gün kendimizi "Beyaz Türk" zannedip, Instagram filtrelerini önümüze perde eyleyip, dinlenmek için kendimize ayırdığımız vakitte daha da yorularak evimize döneceğiz. Hep derim zaten; tatilin yorgunluğunu atmak için de birkaç gün tatile ihtiyaç var.


Her yıl başka bir güzergâh ve mekân popüler oluyor malum. Tüm seyahat influencer'ları aynı yerlere gidip aynı deneyimleri yaşıyor. Bir yıl Miami'de tatil yapmak popülerken diğer yıl Malta, sonraki yıl Sharm El Sheikh'te tatil yapmak popüler hale geliyor. Biz daha birine gidememişken her yıl "millet geziyor abi" diyerek bizim dışımızda herkesin paşalar gibi yaşadığını düşünüyoruz.

Kültür turları kültürsüzlüğü
Popülerlik furyası kültür turu tatilleri için de geçerli. Mesela 2024 ve 2025 yılında adeta bir Japonya-Kore salgını yaşandı. Seyahat Youtuber'larının vlogları Japonya'da gidilmesi gereken yerler, Kore sokak lezzetleri başlıkları ile doldu taştı. Japonya'daki hayvan kafelerini hemen hemen her videoda gördüm ya da Kore güzellik ve kozmetik ürünlerinin satıldığı mağazalar videosunu çekmeyen Youtuber neredeyse kalmamıştı.


6-7 yaşlarımdan bu yana Japonya'ya gitme hayali kuruyorum. Bu yıl tur fiyatlarına baktığımda param yetmediği için vazgeçtim. Birkaç ay sonra elime bir miktar para geçti ve sakura zamanına denk geldiği için hiçbir tur şirketinde yer bulamadım. Çünkü sakura dönemi Japonya'ya seyahat ile ilgili sosyal medyada o kadar çok içerik üretildi ki adeta Türkler Japonya'ya akın etmeye başladılar. Sosyal medyada çok yıldız alan restoranları, popüler mekanları anlatıp durdular, birbirinin aynı içeriklerle takipçilerine tavsiyeler verdiler.

Bir cazibe merkezi: Helal tatil
Kültür turlarında tıpkı deniz tatillerinde olduğu gibi kimlikler üzerinden sosyal medyada müşteri avlama taktiği oldukça yaygın. Bu yaklaşım özellikle de mütedeyyin kesimdeki insanların tatil anlayışına hitap etmek için kullanılıyor. İslam inanç akidesinde yer alan helal-haram dengesi çoğu muhafazakâr için önemli bir kriter. Bundan dolayı turizm şirketleri ve oteller sosyal medya aracılığı ile muhafazakâr insanların tatilde rahat edebilmesi için "İslami tatil", "muhafazakâr tatil" ve "İslami otel" gibi sıfatlandırmalarla uygun tatil seçeneklerini de devreye sokarak bir cazibe merkezi oluşturma peşinde.

Bu bir yönüyle mütedeyyinlerin tatilde rahat etmesini sağlarken, diğer yönüyle Müslüman değerlerin ve kimliklerin kapitalizm eliyle dönüştürülmesi
ve dünyevileşmeye doğru sevk edilmesi anlamına geliyor. Özellikle de Mescid-i Aksa/ Kubbetüs Sahra manzaralı otel odasında balayı temalı tatiller
ve arka plana Kubbetüs Sahra'yı alarak otel odasında yapılan kahvaltının fotoğrafını Instagram içeriği olarak paylaşmak yaşanan yozlaşmanın boyutlarını gözler önüne seriyor.

Doğa kampları ve trekking turları da ayrı bir gösteriş vitrini artık. Lüks kamp ekipmanlarının gözümüze gözümüze sokulduğu sosyal medya içerikleri ve videolar milyonlar tarafından izleniyor. Köylerine gittiklerinde tuvaletin evin dışında olmasına şaşıran şehirli tayfa tuvaletsiz çadırda kamp yapıp uyku tulumunda yatmaktan beli tutulsa da sabah uyandığında "mis gibi bir sabah" yazarak çadır kapısının aralığından çektiği deniz story'sinden asla vazgeçmiyor. Ateş yakıp ocak tutuşturmayı öğrendiğinde ilkel kabilelerin ateşi bulduğundaki sevincini yaşıyor. Karavan tatilleri, karavan dekorasyonları videoları izlenme rekorları kırıyor. Kamp ve trekking ekipmanlarının markaları ile hava atma yarışı ise sosyal medya paylaşımlarının olmazsa olmazı. İki adımlık yere arabasıyla giden şehirli conconumuz parasını verdiği trekking turundaki 15 km'lik yürüyüşünü akıllı saatinin ekran görüntüsü ile paylaşarak hareket etmenin de sınıfsal kategorileri olduğunu yüzümüze çarpıyor.

Instagram'a tatil fotoğrafı atmanın bedeli

Sosyal medyanın tatili gösteriş ve varoluş mücadelesine çevirmesinde yaş ve jenerasyon farkı da önemli bir yer ediniyor. Mesela Z jenerasyonunun Y'ye kıyasla daha çok paylaşımlarından etkileşim beklediği, Y jenerasyonunun ise Z'ye kıyasla daha çok sosyal medyada kişilerden tavsiye aradığı, gittiği yerleri, aldığı ürünleri paylaşmaktan hoşlandığı, canlı videolar paylaşmayı sevdikleri görülüyormuş. Aynı zamanda Y jenerasyonunun X jenerasyonuna da kıyasla daha çok gittiği lüks yerleri paylaştığı görülmüş.

Medeni durum da gösterişçi tüketim eğiliminde bazı noktalarda farklılıklar göstermiş. Evliler daha çok gittikleri, gezdikleri yerler, aktivitelerini, canlı video bağlantılarıyla nerede kimlerle olduklarını paylaşmaktan hoşlanırlarken, bekarlar odağında kendilerinin olduğu selfieler paylaştıkları, paylaşımlarına gelen etkileşimlere ve takipçi sayılarına önem verdikleri ve gösterişçi paylaşımları görgüsüzlük olarak görmedikleri ortaya çıkmış.

Eğitim durumuna göre yapılan kıyaslamada iki ifade hariç tüm ifadelerde anlamlı farklılık ortaya çıkmış ve genel olarak eğitim seviyesi yüksek olanların düşük olanlardan daha yüksek gösterişçi tüketim eğilimi ortalamalarına sahip oldukları ortaya çıkmış. Fark çıkmayan iki ifade ise selfie
fotoğraflar paylaşmayı sevmek ve lüks tüketimin paylaşılmasının görgüsüzlük olarak görülmemesi… Gelirle ilgili bulgulara göre geliri yüksek katılımcıların daha çok aldığı ürünleri paylaşmaktan hoşlandığı, paylaşımların onlara daha çok sosyal statü kazandırdığı ve takipçi, beğeni,
retweet sayılarına daha çok önem verdikleri görülürken, geliri daha düşük olanların daha çok selfie fotoğraflar paylaşmaktan haz duyduğu, paylaşımlarına gelen geribildirimleri daha sıkı kontrol ettikleri ve lüks paylaşımların görgüsüzlük olmadığını düşündüklerini paylaşmışlar ("Dijital Gösteriş Alanı Instagram ve Gösterişçi Tüketim"- Nur Özer Canarslan).

Hemen hemen her şeyin sosyal medya içeriğine dönüştüğü bu dönemde tatillerin de bundan payını almaması düşünülemezdi. Instagram'a tatil fotoğrafları atmanın bedeli kredi kartına 12 ay taksit… Dinlenmek için gittiğimiz tatilin nasıl poz vereceğimizi düşünmekten yorgun düşerek sonlanması da bu çağın çarpık sonuçlarından sadece biri.

Benzer Haberler

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.