SANA SENDEN SEFER EYLE

Yasin Şen 18 Ağustos 2025, Pazartesi
İnsan, esasında durmak nedir bilmeyen bir yolcu. O, mutlak varlıktan başlayarak çıktığı yolculuğunda adeta dairesel bir yol takip ederek geldiği kaynağa geri dönmeyi istiyor. Devir düşüncesi, varlığın zaruri seyahatinin bir sonucu olarak öne çıkıyor. Burada insanın yapması gereken en önemli şey, yolculuğunun farkına varması ve nereden gelip nereye gittiğini daima tefekkür etmesidir.

Tasavvuf yollarında seyahate çok önem verilmesinin, insanın manevi seyriyle ilgili olduğunu biliyoruz. Ne de olsa iç âlemimiz bu dünyada hep bir seyir hâlinde. Varlığı ve yokluğu çeşitli tezahürleriyle tecrübe eden insan da bu dünyada nihayetinde bir yolcu olduğunun üzerinde bilgelik öğretilerinde biraz fazlaca duruluyor.

Tasavvufî öğretide seyahat, teşvik edilen bir eylem olmanın ötesinde başlı başına bir terbiye metodu olarak kullanılır. Sûfîler, hayatlarının önemli bir kısmını çeşitli seyahatlerde geçirirler. Tasavvufta yolculukla ilgili kavramlar bu yüzden oldukça zengindir. İnsanı merkeze alan bu öğretilerde, disiplinlerde, eğitim uygulamalarında ve terbiye metotlarında birçok konunun yol, yolculuk, seyahat, sefer gibi kavramlar etrafında oluşması biraz da seyahatle ilgili bu zengin geçmişin eseridir.

Anadolu, özellikle dervişlerin ve ilim tahsil etmek isteyenlerin rahat bir şekilde yolculuk edebilmeleri için yapılan kervansaray, ribat, zaviye, dergâh gibi yapılar bakımından hayli zenginlik arz ediyordu. Devlet ve vakıflar tarafından finanse edilen bu yapılardadervişler ve ilim yolcuları ücretsiz bir şekilde kalabiliyordu. İlmin ve tecrübenin bir yerden başka bir yere taşınmasının en gerekli yolu bu seyahatlerdi.

Devriyeler ne anlatır?
Gelenekte ifade edildiği üzere insan, esasında durmak nedir bilmeyen bir yolcu. O, mutlak varlıktan başlayarak çıktığı yolculuğunda adeta dairesel bir yol takip ederek geldiği kaynağa geri dönmeyi istiyor. Bu anlamda akla tasavvufta bir tür olarak gelişen devriyeler geliyor. Devriyeler, varlığın bir
bütün olarak kendinden kendine bir yolculuk hâlinde olduğunu anlatmaları bakımından oldukça önemli. Ölüm ve hayat arasında uzanan, "olmak" ve "ölmek"le neticelenen, bununla beraber daima devam eden bir yolculuğun bütün varlığı, özellikle de insanı kuşattığı fikri bu tür eserlerde ele alınır. Devir düşüncesi, varlığın zaruri seyahatinin bir sonucu olarak öne çıkıyor. Burada insanın yapması gereken en önemli şey, yolculuğunun farkına varması ve nereden gelip nereye gittiğini daima tefekkür etmesidir.

İnsanın bu seyahati bazı edebi eserlerimizde de konu edilir. Buna göre âşık veya kahraman zorlu bir yolculuğa çıkar, birçok engelleri aştıktan sonra hedefine varır. Pek tabii bu seyahati gerçekleştirmek hiç de kolay değildir. Birçok güçlüğün aşılması yolculuğun ayrılmaz bir parçasıdır. Bu yolculuğunda insana sembolik bazı kavramlar yardımcı olur. Yolcunun vardığı noktada kendisinden, iyilikten, mükemmellikten başka bir şey
yoktur. Bunun en tipik örneği, kahramanın sembolik bir yolculuğa çıkarıldığı mesnevîler ve masallarımızdır.

Sonuçta insan bu dünyada mecburi bir yolculuğun içindedir. O, hiçbir şey yapmadığını iddia etse de içten içe bir seyahat hâlindedir. Nitekim Mevlânâ, Mesnevî'de "Can seferdedir." der. Aslında bir insanın daima hâlden hâle geçmesi, bir kararda duramaması da bunu ifade eder. İnsanın bu yolculuğu acıyı, mihneti, gurbeti ve daha birçok zorluğu yaşamasını beraberinde getirir.

Yolculuk, kendinden kendine

Âlemdeki müthiş hareketlilik yine bu âlemin özü demek olan insanda da mevcuttur. Her şey kendinden kendine bir yolcudur. Ârif Nihad Asya'nın bir şiirinde "Yollar içindedir senin / Yollara çıkmadan yürü" şeklinde ifade ettiği bir keyfiyet söz konusudur burada. İnsan ne manevi olarak yerinde durabilir ne de maddî olarak. Âlemin özünde yer edinmiş bu hareketliliğin en olgun hâli yine insanda yaşanmaktadır. Çünkü aslî vatanının burası yani dünya olmadığını bilen en kâmil varlık yine insandır. Onu yönlendiren, diyar diyar gezdiren, kişiyi Leylâ'sını arayan bir Mecnûn kılan şey, geldiği kaynağa duyduğu aşktır.

Tasavvufun seyahat kavramıyla olan derin ilgisinden ötürü mutasavvıflar, sefer bahsiyle ilgili bazı sınıflandırmalar yapmışlardır. Abdülkerim Kuşeyrî seferin bedenle ve kalple yapılan olmak üzere ikiye ayrıldığını söyler. Bedenle yapılan malum. Kalple yapılan sefer ise bir sıfattan öbürüne geçmektir. Kuşeyrî'ye göre bedenle sefer edenler çok olmakla beraber kalbiyle sefer edenler oldukça azdır.

Bu husus, tasavvuftaki manevî seyahatin güçlüğünü de ifade eder. Tasavvufta, dervişin manevi eğitimi için kullanılan seyr ü sülûk kavramı zaten yolculukla aynileşmiştir. Derviş kendi içinde çıkacağı yolculukla ciddî anlamda bir eğitimden geçer. Bu esnada yanındaki rehber, mürşididir. Mürşit, onu yol boyunca karşılaşacağı tehlikelerden haberdar eder. Riyazet, sohbet ve zikirle terbiye olmasını sağlar. Geçtiği vadiler, vazgeçtiği şeyler sebebiyle iç dünyasında hâlden hâle intikal eden yolcu, yolculuğun sonunda artık bambaşka biridir. Şeyh Gâlib'in Hüsn ü Aşk'ı ve Fuzûlî'nin Leyla ve Mecnûn mesnevîleri bu anlamda kahramanın kendi içinde yaptığı yolculuğunu ele alan zirve eserlerdir.
Gezgin dervişler
Tasavvufî hayatın bir parçası olmaktan başka, şair mutasavvıflar şiirlerinde de yolculuk, sefer, seyahat gibi kavramları sıklıkla kullanmışlar ve işlemişlerdir. Mesela bir şiirinde Niyâzî-i Mısrî şöyle der: "Sana senden sefer eyle / Seni sen duy ve tevhîd et"

Bu beyitte insanın kendinde bir sefere çıkması istenmektedir. Bu oldukça ilginç ve insanın dikkatini kendinde toplayan bir beyittir. İnsanın kendisinde bir yolculuğa çıkmasının istenmesi, dikkatimizi kendi özümüze sevk etmektedir. Dış dünyada daima bir arayış, hareket ve yolculuk hâlinde olan insan aradığı tatmin duygusunu ve huzuru bir türlü bulamaz. Bu sebeple yorgun ve bıkkın bir şekilde kendine döndüğünde içinde onu bekleyen bir âlemle karşılaşır. Aslında dışarıda çekilen o kadar zahmet, içimizdeki âlemin bize yüzünü göstermesiyle sonuçlanır.

Gezgin dervişlerin dış dünyadaki seyahatleri aslında seyir kavramıyla ilgilidir. Tasavvufla hiçbir ilgisi olmayan biri bile aslında bir yere seyahat ederken bu seyrin içindedir. Fakat bu seyrin farkında değildir. Yaptığımız seyahatlerin yaratılışın bir parçası olduğunu anladığımız vakit, yolculuğun daha anlamlı hâle geldiğini görürüz. Çünkü bu hayatta her şeyin esası bir anlam arayışıdır. Hayata anlam veren en temel duygu ise onun bir yolculuk olduğunu fark etmektir. Gezgin dervişler, bunu içten içe yaşayan kimselerdir. Onlar bir yerden bir yere giderlerken de insanın yine kendinden kendine seyahat ettiğinin farkındadır.
Zerre zerre kendinde gez
Tasavvufî terbiyede amaç zaten kişinin kendinden kendine yolculuğudur. Bunun öyle kolay bir şey olmadığını sûfîler ısrarla belirtir. Fakat kâmil anlamda bir insan olmak için bundan başka bir çare ve yol da yoktur. Çünkü insan kendini bilmek ve tanımak için yaratılmış bir varlıktır. Onun şehirden şehre, bir yerden başka bir yere, mekândan mekâna geçmesinden maksat kendini ve bu âlemde ne aradığını bilmek istemesiyle ilgilidir.

Uzun süre ve çok seyahat eden sûfîlerden biri olan Emir Buharî bir Farsça şiirinde "Dünyayı şehir şehir, mahalle mahalle gezmen gerekmez. Eğer becerebilirsen zerre zerre kendinde gez." diyerek bu yolculukların sonunda bir insanda uyanması gereken bir hâlden de söz ediyor demektir.

Gezgin dervişler de diyebileceğimiz bir zümrenin geçmiş zamanlarda ortaya çıkması bile seyahatin tasavvuf terbiyesindeki önemini ifade eder. Kalenderî, Haydarî zümrelerinin daima seyahat hâlinde olmaları, dervişlerin büyük bir kısmının manevi eğitimleri esnasında yolculuğa çıkarılmaları bize bunu gösterir. Bu dünya hayatının mana yönü de aslında onun bir yolculuk olduğunu söyler bize. Âşık Veysel'in "Uykuda dahi yürüyom / Gidiyorum gündüz gece" mısralarında ifadesini bulan bu yolculuk hâli insanda hiçbir zaman bitmez. Eşyanın kendi iç dünyasını, arayış hâli içinde olan kimselere göstermesi gibi bu dünya hayatı da aslında bir yolculuk hâli demek olduğunu bize böyle söyler.
* Tasavvuf edebiyatı uzmanı, Dr.

Benzer Haberler

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.