BABALARI EVE GERİ ÇAĞIRMAK
Çocuğun sağlıklı gelişiminde en az anne kadar önemli olan, ancak çoğu zaman unuttuğumuz bir figür daha var: Baba. Toplumsal hafıza ve alışkanlıklar anneliği çocuğun gelişiminde merkezî bir konuma yerleştirirken, baba genellikle ikincil bir konumda düşünülür. Ancak çağdaş psikoloji,
gelişim bilimleri ve sahadaki uygulamalar bize şunu açıkça gösteriyor: Baba figürü, çocuğun yaşamında bir yön duygusu, sınır bilinci, duygusal güvenlik ve sosyal işlevsellik inşa eder.
Baba-çocuk ilişkisi, yalnızca bireysel düzeyde değil, toplumsal düzeyde de olumlu sonuçlar doğurur. Çocuklukta kurulan sağlıklı ilişkiler, yetişkinlikteki psikolojik sağlamlığı ve toplumsal işleyişi doğrudan etkiler. Bu nedenle baba rolünün anlaşılması, yeniden tanımlanması ve desteklenmesi her zamankinden daha kritik bir hâl almış durumda.
Babanın çocukla kurduğu ilişki çok katmanlıdır. Bu ilişki hem nicelik hem nitelik bakımından incelenmelidir. Nicelik, birlikte geçirilen zamanın süresiyle ilgilidir. Nitelik ise bu sürede kurulan bağın yoğunluğu, duygusal erişilebilirlik ve iletişim kalitesiyle ilgilidir. Bazı babalar çocuklarıyla çok vakit geçirir ama ilişkileri yüzeyde kalır. Bazı babalar ise sınırlı sürede dahi olsa çocuklarına duygusal olarak erişir, onları duyar, anlar, ihtiyaçlarına cevap verir. Çocuğun gelişimini etkileyen asıl unsur da bu derin temastır. Oyunun ilişki kurmadaki rolü Babalar son derece yorucu ve yıpratıcı şartlar altında çalışıyor olabilirler. Hayatı sürdürmek, ailesine bir gelecek inşa etmek elbette zorlu bir iştir. Her baba ailesine daha iyi şartlar sunmak, maddi olarak daha çok kazanç elde etmek isteyebilir fakat bunu yaparken de aile halkıyla olan ilişkisinin kalitesini de gözetmesi gerekir. Sadece daha iyi bir ev, özel bir okul, özel kurslar, daha pahalı oyuncaklar çocuğun mutluluğu için yeterli gelmez. Çocuk aynı zamanda babasının sevgisini, ilgisini ve şefkatini de kendisine ayırmasını, kendisiyle oynamasını bekler.
Oyun, çocuğun dili; duygusunu, düşüncesini ve deneyimini dışa vurma biçimidir. Yetişkinler kelimeleri kullanırken, çocuklar oyunlarıyla konuşur. Bu nedenle çocuğun dünyasına girmek isteyen bir babanın yapabileceği en temel şey, onunla oynamaktır.
Oyun sayesinde çocuk; kendi bedenini tanır, sınırlarını keşfeder. Başkalarının duygularını anlamayı öğrenir. Sabretmeyi, sırasını beklemeyi, kaybetmeyi deneyimler. Risk almayı ve sonuca katlanmayı öğrenir. İlişkilerdeki rol dağılımlarını içselleştirir.
Bu süreçte babanın işlevi yalnızca eğlenceli bir oyun arkadaşı olmak değildir. Baba, aynı zamanda oyunda sınır koyan, yön veren, sabır gösteren, empati kuran ve gerektiğinde kaybeden kişi olarak çocuğa birçok sosyal beceriyi aktarır. Oyunda yaşanan küçük kriz anları, duygusal regülasyon ve problem çözme becerilerinin gelişmesi için gerçek hayattaki prova alanlarıdır.
Babayla ilişki çocuğa ne öğretir?
Bilişsel Gelişim
Babaların çocuklarıyla oyunlar ve etkinlikler aracılığıyla kurduğu ilişki, dikkat süresi, planlama becerisi, neden-sonuç ilişkisi kurma gibi yürütücü işlevleri destekler. Babaların çocuklarıyla birlikte bulmaca çözmeleri, stratejik oyunlar oynamaları ya da birlikte yapboz yapmaları; çocuğun zihinsel esnekliğini artırır. Aynı zamanda babalar genellikle daha "hareketli" ve "fiziksel" oyunlara yatkın oldukları için çocuğun çevresini keşfetme ve deneyimleme cesaretini pekiştirir.
Duygusal Gelişim
Baba ile kurulan sağlıklı bir ilişki, çocuğun temel güven duygusunu pekiştirir. Baba, çocuğun duygularına duyarlılıkla yanıt verdiğinde, çocuk duygularını bastırmak yerine onları tanımayı ve düzenlemeyi öğrenir. Bu süreç, özellikle öfke, hayal kırıklığı, utanç gibi zorlayıcı duygularla başa çıkma konusunda belirleyici olur. Ayrıca babalar, duygularını açıkça ifade ettiklerinde, çocuğa da duygusal ifade için bir model sunmuş olurlar.
Sosyal Gelişim
Çocuklar, sosyal davranışlarını öncelikle ebeveynlerinden öğrenir. Baba, toplumsal kuralların, hakların ve sınırların öğretildiği ilk sosyal alanlardan
biridir. Oyunlar sırasında kurallara uymak, paylaşmak, sıra beklemek ve iş birliği yapmak gibi beceriler gelişir. Baba ile olumlu ilişki kuran çocuklar, sosyal ortamlarda daha uyumlu, girişken ve iş birliğine açık bireyler haline gelir.
Psikomotor Gelişim
Babaların çocuklarıyla oynadığı hareketli ve fiziksel aktiviteler, kaba motor gelişimi destekler. Özellikle erken çocukluk döneminde yapılan koşma, zıplama, yakalama, taşıma gibi eylemler, kas gelişimini ve beden koordinasyonunu artırır. İnce motor beceriler ise birlikte yapılan el işi etkinlikleri, lego gibi araçlarla desteklenebilir.
Dil Gelişimi
Baba ile yapılan diyaloglar, özellikle sembolik ve rol oyunlarında çocuğun dil becerilerini geliştirir. Çocuk, babasının kurduğu cümleleri, vurguları ve sözcük dağarcığını taklit ederek kendi anlatım biçimini oluşturur. Baba ile kurulan etkileşim, çocuğun düşüncelerini ifade etme becerisini, kelime dağarcığını ve hikâye anlatma yeteneğini destekler.
Baba ilgisizliği ve duygusal boşluk
Baba ilgisinin eksikliği, çocuğun iç dünyasında boşluk yaratır. Bu boşluk her çocukta farklı şekillerde ortaya çıkar: İçe kapanma, aşırı bağımlılık, davranış sorunları, özgüven eksikliği, akademik motivasyon düşüklüğü veya ilişki kurmada güçlükler bunların başında gelir. Çocuk için baba sadece "oradaki adam" değildir. Onun onayını almak, dikkatini çekmek, onunla bağ kurmak bir ihtiyaçtır. Bu ihtiyaç karşılanmadığında çocuk, bu açığı kendi içinde farklı yollarla doldurmaya çalışır ve bu yollar her zaman sağlıklı olmaz.
Baba etkisi sadece erken çocuklukla sınırlı değildir. İlk yıllarda kurulan ilişki örüntüsü, ergenlik döneminde de kendini gösterir. Ergenlikte birey, kimliğini inşa ederken karşısında güvenli ve tutarlı bir baba figürü bulduğunda bu süreci daha az çatışmayla geçirir. Baba, ergenin kendini tanımasında bir pusula işlevi görür.
Çoğu zaman ergenlerle iletişim kurmak zor gibi görünse de bu dönemde de babanın varlığı belirleyici olur. Yargılamayan, dinleyen, sınır koyabilen ama özgürlüğe saygı gösteren bir baba figürü, gencin bağımsızlaşmasını kolaylaştırır. Aksi halde, baba ile sağlıksız bağlanma örüntüsü, ergenin kimlik krizini daha sancılı yaşamasına sebep olabilir.
Günlük hayatta baba-çocuk iletişimi nasıl artırılabilir?
Günlük rutinlere katılın: Okuldan alma, birlikte yemek yeme, uyku öncesi sohbet gibi basit eylemler düzenli olduğunda bağ kurma fırsatına dönüşür.
Birlikte üretin: Tamir yapmak, bir masa kurmak, yemek hazırlamak gibi etkinlikler hem iş birliğini hem de öğrenmeyi destekler.
Duyguları konuşun: "Bugün seni ne mutlu etti?", "En çok neye üzüldün?" gibi sorularla çocuğun duygusal farkındalığını artırın.
Kendi hatalarınızı kabul edin: Mükemmel olmak zorunda değilsiniz. Ama şeffaf ve dürüst olduğunuzda çocuğunuz da benzer bir tutum geliştirecektir.
Ekransız zaman yaratın: Günde 15 dakika bile olsa sadece çocukla baş başa, dikkat dağıtıcı olmadan vakit geçirmek çok değerlidir.
Baba-çocuk ilişkisi yalnızca bireyin psikolojik sağlığı açısından değil, toplumun ruh sağlığı açısından da stratejik öneme sahiptir. Güvenli bağlanma geliştiren, kendini ifade edebilen, ilişkilerinde sınır ve sorumluluk sahibi bireyler; erken yaşlarda sağlıklı ebeveyn ilişkileri yaşamış bireylerdir.
Baba olmak bir ilişki eylemidir. Bu eylem, sadece biyolojik değil; duygusal, zihinsel ve sosyal bir bağlılık içerir. Her baba, çocuğu için bir iz bırakır. Bu iz bir boşluk mu, yoksa sağlam bir zemin mi olacak; bu kararı günlük ilişkilerimiz belirler.
Toplum olarak "iyi babalık" kavramını sadece çalışmakla, geçim sağlamakla sınırlamaktan çıkarmalıyız. Baba olmak, aynı zamanda oyun oynamaktır, duygu konuşmaktır, sınır koymaktır, sabretmektir ve bazen sadece dinlemektir. Her çocuk, babasının sadece gölgesini değil ilgisini, sevgisini ve anlayışını da hak eder.