Cengiz Alğan: CHP’DE YEREL YÖNETİM ZİHNİYETİ

CHP’DE YEREL YÖNETİM ZİHNİYETİ
Giriş Tarihi: 26.3.2024 13:14 Son Güncelleme: 26.3.2024 13:17
CHP’de belediyecilik anlamında değişen bir şey yok ama belki de parti tarihinin en dağınık seçimine gidiyorlar. Parti içi koltuk kavgasından başlarını kaldırdıklarında seçimler bitmiş olacak.

14-29 Mayıs seçimlerinden iki ay kadar önce, katıldığı bir TV programında, Zonguldak'ta CHP ilçe başkan yardımcısı olan Nezih Anıl'a, seçim vaatleri kastedilerek "Bunları niye koydunuz projeye?" diye soruluyor. Anıl "Vizyondur o" şeklinde cevap verince, sunucu "35 yıldır aynı vizyonu gösterip duruyorsunuz" diye devam ettiriyor. İlçe yöneticisi hiç istifini bozmadan ekliyor: "Halk memnun. 35 yıldır aynı şeyleri koyuyoruz, hiçbirini de yapmıyoruz, halk yine de oy veriyor."

Yerel seçimler yaklaşırken "CHP belediyeciliği" üzerine bir yazı istendiğinde aklıma hemen bu örnek geldi. Şimdi bu siyasetçi neden konforunu bozsun? Neden örneğin AK Parti gibi "kapı kapı dolaşıp" yoğun bir çaba içine girsin? Kendilerine sınırsız kredi açan, yanlışını doğrusunu
sorgulamayan, sorgulasa da "kol kırılır yen içinde kalır" prensibi uyarınca yine partisini destekleyen bir kitlesi varken yeni projeler üretmeye niçin kafa yorsun?

Esasen CHP'nin belediyecilik anlayışını çok net özetleyen bu bakış açısının üzerine fazla söz gerekmiyor. Zira benzer şeyleri çok sayıda CHP'li yöneticiden işittik. Zaten CHP'nin yıllardır aynı oy oranında sabitlenmesi de bunu teyit ediyor. Yine de önümüzdeki yerel seçimlere giderken CHP'de yaşananları bazı örnekler üzerinden ele alabilir ve seçim sonuçlarını aşağı yukarı tahmin edebiliriz.

CHP'de "çürük" kokusu

Mayıs genel seçimlerinin ardından CHP eski genel başkanı Kılıçdaroğlu'nun bin bir emekle kurduğu Altılı Masa hemen dağılıverdi. Ortaklar birbirlerini suçlama yarışına girdi ama parmakların çoğu Kılıçdaroğlu'nu işaret ediyordu. CHP şaibeli bir kurultaya gitti ve Kılıçdaroğlu'nun tasfiyesi gerçekleşti. Yerine Özgür Özel geçmiş olsa da siyaseti izleyen hemen herkes perde gerisinde partiye İBB Başkanı'nın yön verdiğinin farkında.

Bugünkü manzarada CHP'de en az üçlü bir iktidar dağılımı var. Bir yanda Kılıçdaroğlu 1 Nisan sabahında geri dönüş planlarını
işletiyor, diğer yanda İBB Başkanı partinin idaresini tümüyle ele geçirip 2028 seçimlerinde cumhurbaşkanlığı hedefine yürüyor, bir yanda da Özgür Özel gerçek bir genel başkan olma sınavını vermeye çalışıyor.

Ancak bu bölünmüşlükle seçimlere giden parti hiç olmadığı kadar dağınık bir görüntü sergiliyor. Bu yazı kaleme alınırken adayların son başvuru tarihine sadece bir gün kalmıştı ve CHP hâlâ belirlenememiş adaylar, küskünlerin itirazları ve istifalarla çalkalanıyordu. CHP'de önemli isimler çok
yüksek perdeden itiraz etmekle kalmıyor, artık partiye oy vermeyeceklerini ağır ifadelerle dile getiriyorlardı.

Örneğin CHP'nin çeşitli kademelerinde yöneticilik, il başkanlığı, genel sekreterlik, milletvekilliği yapmış olan ağır toplardan Gürsel Tekin resmen esti gürledi. İlk beklentisinin İstanbul adaylığı olduğu söylenen Tekin'in adı önce Kadıköy, sonra Esenyurt adaylığı için geçti. Ama her ikisinde de aday yapılmayınca partiden istifa etti. Basın toplantısında ağır sözler sarf etti. Sonra bir TV programında kendisine sorulan "İBB Başkanı'nı destekleyecek misiniz?" sorusuna "Bu çürümüş adamların nesine destek olacağım?" şeklinde cevap verdi.

Bu "çürümüş" ifadesini, çok eskiden beri CHP'de siyaset yapan Dikili Eski Belediye Başkanı Osman Özgüven de istifa açıklamasında kullandı. Özgüven dört dönem başkanlık yapmış, İzmir'de "komünist Osman" lakabıyla epey sevilen birisi. Aday gösterilmeyince istifasını açıklarken "Bu seçimde CHP'ye oy vermeyeceğim. CHP'deki çürümüşlük ayyuka çıktı" diyordu.

40 yıllık CHP'liliğin ardından gördüğü vefasızlıkla istifa edip parti kuran Muharrem İnce de benzer ifadeler kullandı. Yine bir basın toplantısında şunları
söyledi: "Adalet yok, vicdan yok, liyakat yok. Çürümüşlük tepeden tırnağa herkesi etkiliyor. CHP'ye bakın. Partisinin genel sekreterine Esenyurt'u veremiyor. Öbür genel sekreterine Beykoz'u veremiyor ama 30 yaşındaki avukatına Çankaya'yı veriyor. Arpalık çünkü her yer artık." Demek ki bu "çürük" kokusu sadece dışarıdan değil, CHP'yi çok yakından bilen isimler tarafından da alınıyor.

"Yenilince suçu yapay zekaya atacaklar"

Öte yandan partideki kargaşa ve dağınıklık bizzat Genel Başkan Özel'in seçim çalışmaları sırasındaki konuşma ve davranışlarından da anlaşılıyor.
Örneğin Ankara Etimesgut'ta aday gösterilen oyuncu Erdal Beşikçioğlu'nun tanıtımını otobüs üzerinde yapan Özel, bu kişinin Etimesgut'a dair projelerinden veya başkanlık için gerekli özellikleri taşıyıp taşımadığından hiç bahsetmedi. Buna karşılık Beşikçioğlu'nun oynadığı Behzat Ç. dizi karakterinin tüm özelliklerini saydı. Sanki seçime dizi karakteri girecekmiş gibi onda "kötülerin korkulu rüyası bir adalet savaşçısı" gördüğünü anlatıp durdu. Behzat Ç. sevilen bir dizi karakteri olabilir tabii ama sonuçta belediyeyi bıçkın bir polis amiri değil, yerelin sorunlarını bilen ve bunları çözme yeteneğine sahip olduğunu kanıtlayan biri yönetecek.

Özgür Özel'in İstanbul ilçe adaylarının tanıtım toplantısına katılmaması ve bu toplantıyı İBB'nin başındaki kişinin yönetmesi de dağınıklığın bir başka
örneği. Normalde bu siyasi bir skandaldır ama CHP'de işler farklı yürüdüğü için Özel katılmama gerekçesini "Toplantım vardı, geç bitti. Yorgundum" diye baştan savma bir cevapla geçiştirebildi. Herhalde bu cevaba CHP'liler bile inanmamıştır.

Aynı toplantıyı yöneten İBB Başkanı ise partililer tarafından uzun süre protesto edildi ve yuhalandı. Her zamanki nobran ve kibirli haliyle, aşırı el kol
hareketleriyle yatıştırmaya çalıştıysa da salondaki tansiyonu pek de düşüremedi. Daha önceki birkaç toplantısında da Kılıçdaroğlu lehine sloganlarla
karşılanmıştı. CHP'nin bünyesi bu kişiyi zaten hiç özümseyemedi diyebiliriz.

Yerel seçim sürecinin eğlenceli unsurlarından biri de CHP Genel Başkanı Özgür Özel'in bazı adayları yapay zekâ ile belirlediklerini açıklaması oldu. Bir gazeteye verdiği demeçte adayları yapay zekâyla nasıl belirlediklerini şöyle açıkladı: "Ankette aday bile olmadığı halde bir isim telaffuz edilirse çok
yoğun olarak, yapay zekâ bunu yakalıyor. Bu ismi ankete koyup koymamayı teklif ediyor. Koyunca da ondan önceki aradıklarına da o eklenen ismi tekrar sormak için arıyorlar."

Bu açıklamalar elbette espri konusu oldu. "Kurucu parti" olmakla övünen, Türkiye'nin en eski (100 yıllık) partisi olan CHP, bugüne kadarki tecrübe ve birikimiyle, parti örgütünün ve yereldeki tabanının istek ve tercihleriyle değil yapay zek programlarıyla aday belirliyor. Bunun doğal sonucu olarak da
hoşnutsuz sesler yükseliyor ve konuyu alaya alanlar çıkıyor. Sosyal medyada pek çok kullanıcı bu aday belirleme yöntemini "Yenilince suçu yapay zekaya atacaklar" şeklinde yorumladı örneğin.

Rüzgâr tam tersine döndü

Konunun bir de genel seçimlerde kurulan ittifakın dağılmış olmasının etkileri boyutu var. Altılı Masa ittifakında CHP'nin esas ortağı İYİ Parti idi. Genel başkanları Meral Akşener, İBB Başkanını cumhurbaşkanı adayı yapabilmek için çok ter dökmüştü. Fatih Sultan Mehmet'e benzetmeler, yüzünde "rabbi yesir" görmeler, belediye binası önünde kırmızı halılarda karşılanmalar, abla-kardeş benzetmeleri, mahkemeden ceza aldığında sıcak sarılmalarla yapılan şovlar...

Ama olmadı. O defter kapanmakla kalmadı, rüzgâr tam tersine döndü. İBB başkanlığını kaybetmesine sayılı günler kalan kişi için Meral Akşener oldukça sert ifadeler kullanıyor artık. Mesela partisinin tanıtım toplantısında onun için şu ifadeleri kullandı: "Bu şehri artık amacı sadece İstanbullunun
derdine derman olmak olanların yönetmesi gerekiyor. Mesela eli genel merkezlerinde, gözü başka mevkilerde, boş zamanlarında da İstanbul'da olanlar bu şehri yönetemez. Mesela aklı şahsi siyasi hesaplarında, sureti İstanbullularda olanlar bu şehri yönetemez."

"Bu şehri yönetemez" dediği kişiye tüm ülkenin yönetimini teslim etmek için onca uğraş veren Meral Hanım kendi prensini şimdiden siyasi tarihin çöplüğüne yollamış görünüyor.

İyi Parti'nin çok sayıda isminden benzer eleştirileri, hatta ilginç iddiaları da duyduk. Örneğin Ankara Büyükşehir aday adayı Cengiz Topel Yıldırım, CHP'nin mevcut Ankara Belediye Başkanı Mansur Yavaş hakkında çok ciddi iddialarda bulundu. Partilerinin altı aydır Yavaş taraftarları tarafından tehdit edildiğini, belediye şirketlerinden istifa ettirildiklerini söylüyor. Yıldırım, Mansur Yavaş taraftarları için de "paralı asker, saz arkadaşları, trol
orduları" gibi argo denebilecek ifadeler kullanıyor. Yavaş'ı da parti merkezi bastırmak, sahte anketler üretmek, nereden geldiği belirsiz para kaynakları kullanmakla alenen suçluyor. 9-10 ay önceki seçimde aralarından su sızmayan iki parti artık birbirini boğazlayacak hale gelmiş durumda.

Parti tarihinin en dağınık seçimi

Son olarak CHP'nin elinde kalan son kozu DEM partisi ile süren ilişkisine değinilebilir. 2019 yerel seçimlerinde, o zamanki ismiyle HDP ile kurdukları ittifak CHP'ye epey avantaj sağlamıştı. HDP büyükşehirlerde aday çıkarmayıp CHP adayları için çalıştı. Başta İstanbul olmak üzere büyükşehirlerde CHP'nin kazanmasında önemli bir faktördü bu.

Ancak genel seçimlerde süren örtülü işbirliği her iki partinin de zararına oldu. CHP bu seçimde de PKK'nın partilerine yanaşanın kaybettiğini anlamış
görünmüyor. Yeni icat ettikleri "kent uzlaşısı" kavramıyla yakın işbirliğine devam ediyorlar. Fakat 2019 seçiminde başta İyi Parti olmak üzere irili ufaklı tüm muhalefet CHP'ye çalışmıştı. Şimdi onlar yok, hatta aday çıkararak bir nevi rakip pozisyonundalar.

İstanbul özelinde bir ekleme yapmak gerekir. 2019 seçimlerinde CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu, parti teşkilatını çok yoğun çalıştırarak seçimin kazanılmasında çok önemli bir rol oynamıştı. Sandık görevlilerini en ince detayına kadar incelemiş, yakından takip etmiş, hiçbir sandığın boş kalmaması için azami çaba göstermişti. Hatta seçim sonrası binlerce sandıktan sadece 6-7 sandıktaki görevlinin çalışmadığını tespit
edip bunları partiden ihraç ettiklerini bile açıklamıştı.

Yani muazzam bir örgütlü çalışma yürütmüştü. Ancak kendisinin İBB Başkanı ile anlaşamadığı seçimin hemen ertesinde açığa çıktı. Aylardır devam eden şimdiki seçim çalışmalarına ise hiçbir şekilde katılmadı, destek açıklaması bile yapmadı. CHP'nin ağır toplarının ve teşkilat yapısına hâkim isimlerin Kılıçdaroğlu'yla birlikte tasfiye edildiğini göz önünde bulundurursak, CHP'nin İstanbul'da kazanma şansı çok zayıflamış durumda.
Mevcut başkanın skandallarından ve şehre en ufak bir katkısı olmadığından söz etmeye bile gerek yok.

Özetle CHP'de belediyecilik anlamında değişen bir şey yok ama belki de parti tarihinin en dağınık seçimine gidiyorlar. Ülkede metrekare fiyatının en yüksek olduğu, rantı yüksek il ve ilçelerdeki ezberci, sadık seçmenleri sayesinde belli kupon belediyeleri kavga gürültüyle paylaşmaya, hizmetle ilgileri olmadığı için siyasi polemiklere, yerel seçimle alakasız konuları eşelemeye devam ediyorlar. Parti içi koltuk kavgasından başlarını kaldırdıklarında seçimler bitmiş olacak ve eski genel başkanla ekibini karşılarında "Buradayım be buradayım!" diye masaya vururken bulacaklar.

BİZE ULAŞIN