Murat Kurum: BİZ İSTANBUL’U ASLINA RÜCU ETTİRECEĞİZ

BİZ İSTANBUL’U ASLINA RÜCU ETTİRECEĞİZ
Giriş Tarihi: 26.3.2024 11:57 Son Güncelleme: 26.3.2024 12:20
Ramazan kadar beklenen bir başka şey de yerel seçimler. Bu seçimlerde en çok merak edilense İstanbul büyükşehir belediye başkanının kim olacağı… Bütün gözler İstanbul gibi Türkiye’nin pek çok açıdan kalbi olan bir şehri kimin yöneteceğinde, çünkü netice ülkenin de kaderinde belirleyici olacak nitelikte. Uğrunda kıyasıya bir rekabetin yürütüldüğü İstanbul büyükşehir belediye başkanlığının en büyük adaylarından biri Murat Kurum. Gençliğinin yanı sıra parlak bir siyasi kariyere ve hatırı sayılır bir hizmet geçmişine sahip olan Kurum, İstanbul’u ve İstanbulluların kalbini kazanacağına yürekten inanıyor. Ancak bu inancın yanı sıra oldukça çaplı bir vizyon ve yüklü bir projeler listesiyle geliyor. İstanbul’u gerçek kimliğine kavuşturmayı vaat eden Ak Parti adayı Murat Kurum, vizyonunu, hedeflerini ve şehrin temel sorunlarına getireceği çözüm ve projeleri Lacivert’e anlattı.

İstanbul için geliştirdiğiniz büyük bir vizyon var. Siz bu vizyonu neye göre oluşturdunuz? Nasıl geliştirdiniz?

Bizim ufkumuz tarihin geçmişinden istikbali kuran atalarımızdan, ecdadımızdan bize mirastır. Bizim vizyonumuz, daha 10 yaşında hayallerinde İstanbul olan Genç Mehmet'in vizyonudur. Bizim vizyonumuz geçilmez denilen Sina'yı dönemin en büyük ordusuyla birlikte geçen Yavuz Selim'in vizyonudur. Bizim vizyonumuz "bu ülke kendi motorunu üretmesi gerekir" diyerek Gümüş Motor fabrikasını kuran rahmetli Erbakan hocamızın vizyonudur. Bizim vizyonumuz "Bu ülke kendi helikopterini, kendi tankını, İHA'sı, SİHA'sını, kendi savaş uçağını yapmalı" diyerek verdiği tüm sözleri yerine getirip ülkemizi dünyanın sayılı ülkelerinden biri haline getiren Recep Tayyip Erdoğan'ın vizyon ve ufkudur. İşte biz de İstanbul'u tekrar dünya başkenti yapmak için vizyonumuzu ortaya koyduk. Bizim açıkladığımız ve tüm İstanbullu hemşerilerimde büyük bir heyecan uyandıran vizyon projemiz geçmişin derin gücünden geleceğe köprü kuran bir tezahürün anlayışıdır.

İstanbullu bir seçmen sizi neden seçmeli, neden tercih etmeli?

Bir defa şunu söylemeliyim: İstanbul son beş yılda 25 yıl geriye gitti. Şöyle ifade edeyim: İstanbul bir anakronizme (tarih yanılgısı/çağa uymama) uğramıştır. İstanbullu hemşerilerim de bunu gayet iyi bir şekilde görmektedir. Bizim ilk beş yıl ve ikinci beş yılımızda İstanbul gerçek kimliğine kavuşacaktır. İstanbul çilenin değil, refahın, mutluluğun şehri olacak. İstanbullu saatlerce trafikte kalmayacak, hayat pahalılığı olmayacak.

Sizin son yıllarda gözlemlediğiniz kadarıyla şehrin en büyük sorunu nedir? Şu an için öncelediğiniz sorunlar hangisi? İstanbul'un acil ihtiyaç ve öncelikleri nelerdir? Yeni İstanbul hangi özellikleri taşımayacak?

İstanbul'umuzun iki büyük problemi var. Biri trafik diğeri kentsel dönüşüm. Trafikte İstanbullu hemşerilerimin ömürlerinden 3,5 yıl çalınıyor. İstanbullu işe, okula giderken ne zaman varacağını bilemiyor. Toplu taşıma işlemiyor. Çilenin de ötesinde bir duruma dönüşmüş. İşte yeni İstanbul'da hemşerilerim bir defa bir baştan bir başa metro kullanarak gideceği yere ulaşacak. Biz ne diyoruz; İstanbul "uğraştıran" değil "ulaşılabilir" olacak. Diğer en büyük problem elbette kentsel dönüşüm. Deprem İstanbul'un en büyük gerçekliği… Şimdi acil dönüşmesi gereken 650 bin konutumuz var. Önceliğimiz bunları dönüştürmek. 15 Nisan'dan itibaren başvuruları alıyoruz. Tüm İstanbullular güvenli evlerinde oturana kadar tüm binalarımızı yeniliyoruz. Yeni İstanbul'da trafik gibi bir dert olmayacak. Yeni İstanbul'da riskli binalar olmayacak. Yeni İstanbul'da endişe olmayacak, risk olmayacak.

İstanbul'un mevcut büyükşehir yönetimini hangi bakımlardan yetersiz buluyorsunuz? Belediyecilik ve hizmet anlayışlarında ne gibi yanlışlar ve zaaflar görüyorsunuz?

İtalyan filozof Giordano Bruno'nun 1500'lerde söylediği sözdeki gibi İstanbul'daki hal ve tavır: "Gömleğin ilk düğmesi yanlış iliklenince, diğerleri de yanlış gider!" Şöyle diyeyim: İstanbul'da doğru olan, doğru giden ne var ki? Yürüyen merdivenlerin bile çalışmadığı bir şehirden bahsediyoruz. Sadece reklam ve algı siyasetinin yapıldığı, deprem bütçesinin kısılıp reklam bütçesinin katlandığı İstanbul maalesef tahribata uğramıştır. İstanbul'un beş yıl öncesine kadar işleyen sistemi çökmüştür.

İstanbul kadınlar için biraz zor bir şehir ve sizin de "Bu hareket bir kadın hareketi olacak, gençlik hareketi olacak" söyleminiz çok konuşuldu. Bu sözünüz ne ifade ediyor? Neden bunu bu kadar önemsiyorsunuz?

Evet, İstanbul'un kadınları endişeliler. Sabah çocuğunu okula gönderen anne sahipsiz sokak hayvanlarından korkuyor, "Evladıma bir şey olacak mı?" diye. İşlemeyen bir toplu taşımada kalabalıklar yüzünden hemşerilerimizin hayat enerjisi çalınıyor. Evine dönmek isteyen ama bir türlü saatinde dönemeyen kadınlarımız için İstanbul artık kâbus haline dönmüştür. Evet, biz yeniden İstanbul'u yaşanılır kılmak için, bu şehri kadınların ve gençlerin şehri yapmak için kollarımızı sıvadık. Hemen belirteyim ki, biz öyle kollarımızı boşa sıvamayız. 81 ilde bu kollar hiç durmadı. Şimdi İstanbul için 2029 ve 2034 yılları için sıvadık. Size şöyle ifade edeyim: Düşünün İstanbul'un ilk kuruluş efsanesi bile, dünyanın en güzel kadınının hikâyesiyle başlar. Kız Kulesi, İstanbul'un tarihindeki en güzel efsanelerden birini temsil eder.

İstanbul; Şah Sultan'ın, Haseki Sultanların külliyeleriyle; Mihrimah ve Valide Sultanların camileriyle, Osmanlı'nın o zarif kadınlarının yaptırmış oldukları binlerce vakıfla; kadınların ellerinde adeta bir dantel gibi işlenmiştir. Bu şehrin kadim mahallelerinde bulunan evlerin, meydanların, hanların tamamının altında kadınların imzaları vardır. Seyyahlar da bu durumu kabul etmiş olmalılar ki; notlarında "İstanbul, dünyada en çok kadın elinin değdiği şehirdir" derler. Son bir söz söylersek İstanbul kesinlikle bir kadındır.

İstanbul, aynı zamanda ülkemizde kültürün ve sanatın merkezi sayılıyor ve öğrencilerin, gençlerin en büyük talebi biraz da bu yönde sanırım. Siz de "İstanbul'u gençler için sadece keyif alacakları ve hayatlarını en güzel şekilde yaşayacakları bir şehir haline getireceğiz" diyorsunuz. Nasıl olacak bu?

Biz İstanbul'a Atatürk Kültür Merkezi'ni kazandırdık. Eski halini biliyorsunuz. İstanbul'u kültür sanatın başkenti yapmaya kararlıyız. Kültür, sanat ve turizm politikamızla; İstanbul'un kültürel planlamasını yapacağız. Yeni sanatçıların yetişeceği bir İstanbul'u hayata geçireceğiz.
Kültür Yaşam Merkezi İstanbul için yeni tesisler kuracağız. Hem ismiyle hem mimarisiyle gururumuz olan Atatürk Kültür Merkezi'nin bir benzerinin Anadolu Yakası'na kurulmasını isteyen çok sayıda hemşehrimiz var. Sahneleri, galerileri, kütüphanesi ve yeme-içme mekânlarıyla Anadolu Yakası Kültür Merkezi'nin temelini hızla atacağız. İstanbul'un 1. ve 3. Bölgelerinin konser salonu beklentilerini biliyoruz. Harbiye Cemil Topuzlu Sahnesi gibi görkemli birer konser alanını her iki yakaya hediye edeceğiz.

Her ne kadar; mevcut yönetim İstanbul'da sanatı yok saysa da anlamasa da; biz yine harekete geçeceğiz. Şurada bir parantez açayım. Okuyucularınız da hatırlayacaktır; İstanbul'a post-modern sanat adı altında tuhaf hareketler sergileyen birilerini getirmişlerdi. Onlardan biri de ne idüğü belirsiz, estetikten uzak garip hareketler yaparken vapurun rafını kırmıştı. İşte mevcut yönetimin sanat anlayışı bu… Konumuza dönersek özellikle İstanbul'umuzun tiyatro sahnesi eksikliğini gidermek için iki yeni tiyatroyu kentimize kazandıracağız. İBB Kültür Merkezlerinin sahnelerini kendilerine ücretsiz açarak, amatör tiyatro gruplarını destekleyeceğiz.

Belediyemiz bünyesinde İstanbul Kültür Akademisi'ni kuracağız. Şehrimizi konu alan eğitim projelerine, akademik çalışmalara destek vereceğiz. 25 yaş altı İstanbullulara İBB Şehir Tiyatroları'nda ve ücretli konserlerde yılda üç defa ücretsiz bilet gibi avantajlar sağlayan Genç İstanbul Kartı'nı hızla
devreye alacağız. Rami kütüphanesine 3 kardeş geliyor. Rami Kütüphanesi örneğinde olduğu gibi, iç ve dış mekânlarıyla okuma sevdalılarının tüm ihtiyaçlarına cevap verecek 3 İstanbul Şehir Kütüphanesi kuracağız. İstanbul bir festivaller şehri olacak. 7'den 70'e tüm vatandaşlarımızın birlikte olacağı İstanbul festivallerini her yıl gerçekleştireceğiz, İstanbullu hemşerilerimiz için gelenekselleştireceğiz. 5 yıldır kaderine terk edilen İstanbul Şehir Müzesi'ni ve Haliç Bilim Merkezi'ni hayata geçireceğiz. İstanbul kültür ve sanatın başkenti olacak.

Teknolojiye özel bir ilginizin olduğu görülüyor. Konuşmalarınızı dinlediğimizde en dikkat çeken noktalardan biri de İstanbullulara sunacağınız mobil uygulama. Dijital İstanbul Projeniz ne gibi detayları barındırıyor?

Ulaşımdan afet yönetimine dek her süreci İstanbullunun yaşam kalitesini artırmak için Byte-istanbul'dan yöneteceğiz. Yine Dijital İkiz İstanbul projemizle, İstanbul'umuzun bir ikizini oluşturacağız. Bu dijital ikiz, bizim için her türlü senaryoyu uygulayabildiğimiz bir sanal şehir olacak. Dört boyutlu şehir modeli üzerinde deprem, sel, yangın gibi afetleri sanal olarak simüle edeceğiz. İstanbulluları en kötü şartlara süratle hazır hâle getireceğiz.

Ayrıca; Bizistanbul Mobil Uygulamasını bir yıl içinde hizmete alacağız. Bu uygulamayla; alışverişten ulaşıma, otopark yönetiminden sosyal hizmetlere kadar birçok alanda İstanbullulara pratik çözümler sunacağız. Bizistanbul uygulamamız; İstanbullular için sinema veya tiyatro biletini alır, taksi çağırır, en iyi toplu ulaşım rotasını bulur ve hatta alışverişini yapar. @parket uygulamasıyla; İstanbul'un tüm otoparkları tek uygulamada elimizin altında olacak. Gittiğimiz yerdeki en yakın ve müsait otoparkı bu uygulamadan öğrenecek ve yol tarifini alacağız. Yol-@çık uygulamamızla da; ulaşım araçlarına cepten ulaşacağız. Bulunduğumuz konumdan gitmek istediğimiz konuma kadar en verimli ulaşım araçlarını anlık olarak takip edebileceğiz.

Ve 94'te Cumhurbaşkanımızın belediye başkanlığı döneminde kurguladığı ve halkımızın tüm taleplerinin alındığı Beyaz Masa uygulamasını; "Dijital Beyaz Masa" olarak yeniden tasarlayacağız. İstanbullu kardeşlerim; yaşadıkları sorunun ve taleplerinin fotoğraflarını çekecekler. Direkt olarak, dijital beyaz masa üzerinde İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı'nın bilgisayarına gönderecekler. Biz de bu sayede hem insanımızla direkt temas kurmuş olacağız, hem tüm işlerimizi en şeffaf ve katılımcı şekilde yapacağız.

Gün geçmiyor ki beklenen İstanbul depremi ile ilgili bir haber karşımıza çıkmasın. Olası bir İstanbul depremine karşı, gelebilecek maddi ve manevi zararları asgari düzeyde tutabilecek ne gibi planlamalar var çantanızda?

Hep söylediğimiz gibi "deprem terörle mücadele kadar önemlidir", bir milli güvenlik sorunudur diyoruz. Evet, İstanbulluların gündemi depremdir, dönüşümdür. Biz sizlere, annelerimize, çocuklarımıza; "Afetlere dirençli bir istanbul" vaat ediyoruz. Bizim şu an 39 ilçemizde toplam 7,5 milyon evimiz ve işyerimiz var. Bunun 1,5 milyonu maalesef risk altında. 600 bin konutumuzun bugünden tezi yok acilen dönüştürülmesi gerekiyor. Planlı programlı bir şekilde, ekip ruhuyla hareket ederek; İstanbul'un en riskli yerlerinden başlayarak bir an önce işe koyulacağız.

İstanbullulara söz! İstanbul'da tek bir riskli yapı kalmayıncaya kadar çalışacağız. Bunun için de; ülkemizin kaderini değiştirecek kentsel dönüşüm
hamlemizi süratle başlatacağız. 5 yılda 39 ilçemizde; yatay mimari eksenli, komşuluk ilişkilerini odağına alan, nüfusu tek bir kişi bile artırmayacak
olan tam 650 bin konut inşa edeceğiz.

Yeni güvenli, huzurlu yuvalarımızın 300 binini, "adeta bilinçli bir şekilde" durdurulan KİPTAŞ eliyle yapacağız. 15 Nisan'da hemen başvuruları alacağız. Yarısı bizden diyerek; 700 bin lira hibe destek vereceğiz. İlave olarak; 700 bin lira kredi desteği, 100 bin lira taşınma yardımı vereceğiz. 18 ayda tamamlayacağız! Yine 250 bin yuvamızı da; vatandaşımızı ve özel sektörümüzü destekleyerek dönüştüreceğiz. Dönüşecek evin bulunduğu alana dair, "Kolaylaştırıcı Dönüşüm Planı" dediğimiz gerekli imar düzenlemelerini hemen hayata geçireceğiz.

Uzun zamandır insanların yaralanmalarına hatta ölmelerine dahi sebep olan ciddi bir sorunumuz var: Başıboş sokak hayvanları…
İstanbul için de bu büyük bir psikolojik korku oluşturuyor. Çocuklar parklarda dahi güvende değiller. Sahipsiz köpeklerin popülasyonunu nasıl kontrol altına almayı düşünüyorsunuz?


Bugün İstanbul'umuzda, maalesef, başıboş gezen yüz binlerce sahipsiz hayvan var. Annelerimiz endişe içinde, çocuklarımız tehdit altında. Vatandaşımız bizi daima çözümlerle görecek. Annelerimizin, çocuklarımızın korkularını giderirken görecek. Sokaklardan korkuyu giderirken, ama hayvanlarımızı da korurken görecek. Biz bu sorunun farkındayız. Mevcut büyükşehir yönetimi tarafından çözümsüz bırakılan bu sorunu çözeceğiz. 39 ilçemize hizmet verecek tesislerimizi kuracağız. Bakıma, tedaviye ihtiyaç duyan hayvanlarımıza ön bakımları buralarda yapacağız.

Anadolu ve Avrupa yakasında kuracağımız 2 büyük "Hayvan Yaşam Alanında"; hayvanlarımızın bakımlarını yapacağız. Burada kimliklendirme, kısırlaştırma, aşılama gibi uygulamaları gerçekleştireceğiz. Bu hayvan yaşam alanlarının giderlerini belediye olarak tamamen biz sağlayacağız. Hep birlikte, İstanbul'umuzun sokaklarını güvenli hale getireceğiz. Annelerimizin, çocuklarımızın korkularını gidereceğiz. Son söz olarak şunu temin ediyorum ki; sahipsiz hayvanlar İstanbullular için bir sorun olmaktan çıkacak.

Aileyle ilgili yürütülen kimi küresel politikalardan elbette Türkiye'nin kalbi olan İstanbul da olabildiğince etkileniyor. Ailenin, her türlü milli ve manevi değerinin karşısında olan bu lobilere karşı nasıl bir tasavvurunuz var?

Bizim belediyecilik anlayışımız Aile Dostu Belediyecilik. Milli ve manevi değerlerimizi gözümüzden sakınıyoruz. Çocuklarımızı, evlatlarımızı küresel tüm tehditlere karşı her alanda korumak için her türlü tedbiri aldık, alıyoruz. İstanbul Büyükşehir Belediyesi olarak alacağız. Bu lobiler, Fatih'in emaneti İstanbul'a giremeyecek. Buna cesaret bile edemeyecekler. Biz İstanbul'u aslına rücu ettireceğiz. Burası Eyüp Sultan'ın, Aziz Mahmut Hüdayi'nin, Mimar Sinan'ın, Recep Tayyip Erdoğan'ın, Türk milletinin İstanbul'u. Şehit kanlarıyla alınan topraklarımıza dışarıdan operasyon yapılmasına
asla ve asla müsaade etmeyeceğiz. Türk-İslam medeniyetinin başkenti ebediyete kadar öyle kalacak.

Evreni ve kendini okuyabilen insanlar değerlerine, kültür miraslarına ve topraklarına karşı duyarlı oluyorlar. Bu hassasiyete sahip olunca da muhakkak ilham aldıkları mitler veya şahsiyetler oluyor. Sizin yürüdüğünüz yolun ilham kaynağı nedir?

Tüm samimiyetimle söylüyorum. Benim iki ilham kaynağım var: Çileli, dikenli yollardan geçerek ülkemizi lider konumuna getiren Sayın Cumhurbaşkanımız. Bir de hizmetlerimizi, eserlerimizi teslim ettikten sonra milletimizin gözlerindeki sevinç ve onların duası.

Seçim çalışmaları, upuzun bir yola doğru büyük hazırlıklar… Üstelik, belki çok daha yoğun bir çalışma takvimi var önünüzde. Bu yoğun tempoda ailenizle nasıl vakit geçiriyorsunuz?

Seçim çalışması dediğiniz gibi çok yoğun tempoda yapılan bir iş. Geç yatıp erken kalkıyorum. Mitingler, parti programları, milletimizle gönül gönüle omuz omuza aşkla yoğrulmuş bir çalışmanın içindeyiz. Tabii yoruluyoruz bazen, biraz dinlensek mi diye aklımdan geçirdiğim oluyor ama yolumuzu,
fikrimizi aydınlatan Mevlâna Hazretlerinin kendime şiar edindiğim sözü kulaklarımda yankılanıyor; Mevlâna Hazretleri der ki, "Aşkı canından eksik etme ki iyi işlerin meyve versin, çoğaldıkça çoğalsın. Aşk ile nefes alan, düşünen, hayal eden, koşturan kişi yorulmaz, bıkmaz, usanmaz. Çünkü aşk ile yaptığı işi başka bir şeye araç olsun, payanda olsun, vesile olsun diye yapmaz. Aşk bir çabadır, gayrettir. Emek ister, alaka ister, bakım ister;
bazen tamir ve tedavi ister." İşte önümüzde böyle bir manifesto var. Bu yüzden millete vatana devlete olan aşkımız, sevdamız bizi yormuyor. Elbette ailemize de vakit kalmıyor. Kıymetli eşim ve çocuklarım da bunu hep anlayışla karşıladılar, karşılıyorlar. Çünkü onların da fikir dünyasında aynı şeyler zuhur ettiği için bunun vatan- millet sevdası olduğunu biliyorlar. Şöyle bir anekdot vereyim: Ailemle programlarda görüşüp hasret giderdiğimiz çok oluyor.

Ramazan gelirken şunu da soralım; Ramazan'ı nasıl geçiriyorsunuz? Ailenizle geçirdiğiniz Ramazanları nasıl hatırlıyorsunuz?

Ramazan'da da tempomuz hiç değişmediği için sürekli milletimizle birlikteyiz. İftarımızı da, sahurumuzu da birlikte yaptık. Bu Ramazan'da da İstanbullu hemşherilerimizle olacağız. Herhalde ailemle yine bir programda birlikte iftar yaparız diye düşünüyorum. Ramazan benim için çocukluğumdan beri sevincin, mahyaların, davulcuların bir ahenk içinde vurdukları davulun sesi, nağmelerini unutmadığım manileridir. Ramazan berekettir. Ramazan anlamdır. Anlamaktır. Ramazan teslim olmadır. Bu yüzden her Ramazan'ın gelişini hasretle beklerim.

BİZE ULAŞIN