Cumhuriyet’in unuttuğu kadın: Fatma Aliye

Ayşe Kardaş 30 Ekim 2014, Perşembe
İlk kadın romancımız, ilk kadın felsefecimiz, edebiyatımızda ilk kadın çevirmen olarak tanınan Fatma Aliye, kadın hakları ve kadın-erkek eşitliğinden ilk kez bahseden romancımız olma özelliğini de taşımaktadır. Romanlarında resmi tarih tezlerine muhalefet eden, toplumda kadının yerini sağlamlaştırma gayretinde olan Fatma Aliye Hanım, Cumhuriyet döneminde adeta yok sayılmıştır.

Fatma Aliye (d. 22 Ekim 1862 İstanbul, ö. 13 Temmuz 1936 İstanbul ), soyadı kanunu sonrası seçtiği soyadıyla Fatma Aliye Topuz, tüm İslam coğrafyasının ilk kadın romancısı, felsefecisi, mütercimi ve kendisi için ilk monografi yazılan münevver şahsiyeti. Bu kadar değerli ilklerin kahramanı olmasına rağmen maalesef kendisiyle tanışmam resminin 50 TL'lik banknotların üzerine basılma kararı alınmasından sonra oldu. Kendisi hakkında okudukça onu tanımakta ne kadar geç kaldığımı fark ederken aslında Fatma Aliye Hanım'la genç nesiller arasına kurulan barikatların ne denli maksatlı olduğunu da bir kez daha idrak etmiştim.

Her gün yeni bir gerginliğe gebe ülke gündemimiz 2009 yılında bu sefer de Kemalist-ulusalcı cenah tarafından Cumhuriyet ve Atatürk düşmanı bir gerici olarak addedilen Fatma Aliye Hanım'ın 50 TL'lik banknotlara resminin basılması kararı ile karıştı. Bu sefer gericilik dosyasına eklenen başlık Mecelle'nin de yazarı tarihçi Ahmet Cevdet Paşa'nın kızı Fatma Aliye idi. Tartışmalar Fatma Aliye'nin gericiliği, Atatürk devrimlerine karşı çıkması hatta babasının da İslamcı bir şahsiyet olması çerçevesinde ateşleniyordu. Fatma Aliye'nin sureti daha paraya basılmadan resmin türbanlı olacağı yaygarası koparılıyor, bu da şeriatın adım adım getirileceği korkusu ile tutuşan 'endişeli modern' vatandaşların tedirginliğini artırmaya yetiyordu. Aslında bu tartışmalardan birkaç yıl evvel Fatma Karabıyık Barbarosoğlu, Uzak Ülke romanında Türk-İslam dünyasının bu ilk İslamcı kadın hakları savunucusunun biyografisini yazmıştı bile. Fatma Aliye'nin aynı zamanda adaşı da olan Barbarosoğlu, yedi sene süren araştırmadan sonra adeta Fatma Aliye'yi yaşayarak anlatmayı başarmıştı. İki Fatma'nın tek ortaklıkları isimleri değildi elbette. Her ikisi de tesettürlü idi. Ve bu da kopan yaygaranın en temel nedeniydi. Öyle ya, tesettürlü bir kadının ne denli başarılı olduğunun ya da savunduklarının ne önemi olabilirdi ki? Hem Fatma Aliye'nin tesettürlü olması, öz torununun dahi onu okumaktan imtina etmesine sebep değil miydi? (Tiyatro oyuncusu torunu Suna Selen kendisi ile yapılan röportajda anneannesinin hiçbir kitabını okumadığını söylüyordu). Sadece iki nesil arasındaki bu yabancılaşma nasıl tarif edilebilirdi?

Tarihçi Ahmed Cevdet Paşa ile Adviye Hanım'ın kızı olan Fatma Aliye, 9 Ekim 1862'de İstanbul'da doğdu. Kendisi feminist olmamakla beraber Osmanlı'daki ilk kadın feministlerden Emine Semiye'nin ablasıdır. Kendisine özel bir eğitim verilmese de ağabeyi Ali Sedat Bey'in evde özel hocalardan aldığı dersleri dinlemesi sayesinde kendisini geliştirdi. Fransızca merakının ortaya çıkması üzerine ders alarak bu dili çok iyi düzeyde öğrendi.17 yaşında iken 1877-78 Osmanlı Rus harbindeki Plevne Savunması ile ünlü Gazi Osman Paşa'nın yeğeni Kolağası Faik Bey ile evlendi ve dört kızı oldu (Hatice, Ayşe, İsmet, Nimet).

Evliliğinin ilk 10 yılında ancak eşinden gizli olarak kitap okuyabilen Fatma Aliye Hanım, eşinin bu konudaki tutumunun değişmesinden sonra onun izni ile tercümeler yapmaya başladı. Eşinin ilk baştaki reddedici tavrının değişmesinde de Fatma Hanım'ın ne kadar etkin bir karakteri olduğunu anlıyoruz. Edebi yaşantısı, 1889 yılında Georges Ohnet'in Volonté adlı romanını Meram adıyla çevirmesi ile başladı. Bu romanı 'Bir Hanım' imzasıyla yayımlayan Fatma Aliye Hanım, bu başarısıyla babasının dikkatini çekmiş ve kendisinden ders alma olanağına kavuşmuştu. Devrin en ileri düzeydeki ilim adamlarından biri olan babası ile felsefi tartışmalara girmeye başlamış, babası ve babasının arkadaşlarıyla İslam felsefesi ve Batı felsefesi üzerine tartışmalara girecek düzeye ulaşmıştı. Bu çalışmalar ve tartışmalar sonucunda yazacağı felsefe kitabının içeriği de belli oluyordu. Babasıyla birlikte Aristoteles ve Platon ile İbn-i Rüşt ve Gazali'nin felsefelerini karşılaştırıyordu. 1904'te ilk felsefe tarihini yazdı. Thales'le başlayıp ilk çağ felsefesini anlattığı bu kitabın ikinci bölümünü İslâm felsefesine ayırdı. 'Bir Hanım'ın gösterdiği çabalar, ünlü yazar Ahmed Mithat Efendi tarafından Tercüman-ı Hakikat gazetesinde övüldü ve yazar kendisini manevi kızı kabul etti. Fatma Aliye Hanım, ilk çevirisinden sonraki çevirilerinde 'Mütercime-i Meram' takma adını kullandı.

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.