Savaşın öteki esirleri: Mülteci kadınlar

Nurhayat Kızılkan 01 Temmuz 2014, Salı
Suriye'de yıllardır sürmekte olan savaş, bizim için de insalığımızı sınama mücadelesine dönüşmüş durumda. Savaş her zamanki gibi en çok kadınları ve çocukları etkiliyor. Suriyeli genç kızlar, mülteci olarak sığındıkları ülkelerde tacizle ve zoraki evliliklerle karşılaşıyorlar. Ailelerini kurtarmak adına kendilerini 'feda' eden genç kızlar için evlilik, yuva kurma anlamını çoktan yitirmiş.
Beşeri veya tabii bir felaket olduğunda, insanların evlenme ve çocuk doğurma yoluyla geçmişlerini unutmak istediklerini 1999 depremi sonrası gözlemlemiştik. Suriyeli kadın mültecilerin evlenme haberlerine de böyle bakmaya çalışıyorum ama nafile! İnternetteki, 'Evlenmek isteyen Suriyeli bayanların videoları' şeklindeki haberler bana hiç de insani ve tekin gelmiyor. Bir çorba çeşidi olarak bildiğimiz, aslında Suriye ve Türkiye arasında mutsuz bir hayat sürmüş gerçek bir kişi olan 'Ezo Gelin'lerin artmasını hiç istemiyorum! Bu amaçla da Suriyeli göçmenlerin kalış süreleri uzadıkça ortaya çıkan konular nelerdir diye araştırmak üzere bu makaleyi ele aldım.
Suriye'de çatışmalar başladıktan bir ay sonra, 2011 Nisan ayında ülkemize ilk mülteci grubu geldi. Halen 21 kampta, 200 binden fazla; ayrıca kamplarda yaşamak istemeyip şehirlere gelen, bir kısmı kayıtlı, bir kısmı pasaportsuz giriş yapmış tahmini 700 bin mülteci olmak üzere topraklarımızda toplam 1 milyon civarında Suriyeli mülteci olduğu söyleniyor. İlk göze çarpan şeylerden birisi, mültecilerin yarısından fazlasını kadınlar ve çocukların oluşturması. Bunun nedeni ise erkeklerin savaşıp birçoğunun da ölmesi.
Suriye'de 3 yılda 2,5 milyondan fazla kişi ülkesini terk etti ve bunun yok denecek bir kısmı Batı ülkeleri tarafından kabul edildi! Göçmenlerin tamamı komşu ülkelere (Lübnan, Mısır, Irak, Ürdün ve Türkiye) sığındı. Bu ülkeler ve Türkiye uzun müddet 'açık kapı' politikası uyguladılar. Son dönemde ise sınır geçişlerini zorlaştırdılar. Türkiye, Suriye tarafında, sınıra yakın kamplarda yardım etme politikasına ağırlık vermeye başladı. Sığınmacıları 1951 Cenevre Sözleşmesi'ne göre mülteci olarak tanımıyor, 'misafir' statüsü altında barındırıyoruz. Bu 'misafirler', 'geçici koruma' statüsü ile sınır illeri olan Hatay, Gaziantep, Kilis ve Şanlıurfa'da; sayının artması sonrasında ise Kahramanmaraş, Adıyaman, Osmaniye, Adana, Mardin ve Malatya illerinde de oluşturulan çadır veya konteyner kentlere yerleştirildiler. Türkiye'nin mülteci kampları övülüyor hatta dünya kamp standartlarını değiştirdiği söyleniyor. Ancak yemek ve barınak iyi olsa da, çeşitli ayrımcılıklara uğrayabilecekleri korkusuyla yahut geniş ailelerin küçük bir konteyner veya çadırda çeşitli sıkıntılar yaşaması sebebiyle; kimi mülteciler, ne kadar kötü ve tehlikeli olursa olsun dışarısını tercih edebiliyorlar.
X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.