Yunus Arslan: Basında bir Osmanlı Beyefendisi: Mehmet Şevket Eygi

Basında bir Osmanlı Beyefendisi: Mehmet Şevket Eygi
Giriş Tarihi: 1.10.2019 12:29 Son Güncelleme: 1.10.2019 12:30
Şevket Eygi, ne zaman bir araya gelseniz, ondan ayrıldığınızda hakikaten bir şeyler öğrendiğinizi hissettiğiniz nadir insanlardan biriydi.

Mehmet Şevket Eygi: ''İşin başı insandır. Vasıflı insan yetiştirmeyen bir ülkenin geleceği parlak olmaz.''

Yakın tarihimizde matbuat, fikir ve aksiyon hayatımızın en etkin ve bir o kadar da sıra dışı şahsiyetlerinden biri şüphesiz Mehmet Şevket Eygi'ydi. Şahsi hayatında çelebi, munis ve rafine bir insan olmakla birlikte gazeteci ve yazar olarak bir dönem oldukça sivri dilli, eleştirel, aktivist ve gözü pek bir münevver portresi çizen Eygi, İslami matbuata geçit verilmeyen yıllarda çıkardığı gazeteler, dergiler; kurduğu yayınevi ve yazılarıyla fikir hayatımıza büyük bir katkı ve itici güç sağladı. 12 Temmuz 2019'da vefat eden Mehmet Şevket Eygi'nin özgün yönlerini ve tefekkür hayatımızdaki yerini meslektaşı ve yakın arkadaşı gazeteci Ekrem Kızıltaş Lacivert'e anlattı.

Mehmet Şevket Eygi ile nasıl tanıştınız?
M. Şevket Eygi ile 1976 yılında gazetecilik tahsili için İstanbul'a gelip Millî Türk Talebe Birliği'nde Basın Yayın Müdürlüğü'nde görev aldığımda tanıştım. Uzun yıllar Suudi Arabistan, Ürdün, Lübnan, Almanya ve Fransa'da yaşamak zorunda kaldıktan sonra İstanbul'a döndüğü zamanlardı. O zamanlar Büyük Gazete'yi çıkarıyor ve Yeni İstiklal'i tekrar çıkarmaya çalışıyordu, yanlış hatırlamıyorsam. Bu arada Liseli Genç isimli bir dergi de çıkarıyordu. Bir gün Cağaloğlu'nda ayaküstü sohbet ederken, gazetecilik öğrencisi olduğumu, MTTB'de çalıştığımı ve Çatı isimli gazete ile ilişkim olduğunu öğrendiğinde, çıkarttığı Liseli Genç için de yazmamı istedi. Yazı için çalışacağımı, gayret edeceğimi söylediğimde ilginç bir söz etti: "Türkiye'yi kurtaran türden hamasi yazılar olmasın!" Bahsettiği tarzda bir yazı yazma merakım olmasa da ne zaman istediği yazı için çalışmaya başlasam söyledikleri psikolojik bir sınır olarak karşıma çıktı. Bu sebeple o yazıyı bir türlü yazamadım.

Şevket Eygi'nin size yazı teklifinden yıllar sonra da siz ona bir yazı teklifiyle gittiniz sanırım?
Evet, 1984 yılında Millî Gazete'de çalışmaya başladığımda Şevket Eygi'yi yazarlarımız arasında olmasını düşünüyordum. O dönem çeşitli sebeplerle bu pek mümkün değildi. 1988'de kendisiyle görüşüp, gazetede yazmasını teklif ettim. Prensip olarak kabul ettiğini fakat şartları olduğunu söyledi. Ben öncelikle maddi bir beklentiden bahsedeceğini sanıyordum ama öyle olmadı. İlk şartı kesinlikle para almayacağıydı. Evet, para almayacaktı ama diğer şartlar, o günlerde karşılanması zor şartlardı. Şevket Eygi, gazetenin bir yazarı olmaktansa, gazetenin yanında kendisinin katkı sağlayacağı bir ilave verilmesini istiyordu mesela. Bu ise hem teknik hem de maddi imkânlar sebebiyle zordu.

1991 genel seçimleri öncesinde Refah Partisi, Milliyetçi Çalışma Partisi ve Islahatçı Demokrasi Partisi'nin ittifakı söz konusuydu. O zaman açıktan ittifak kanunen yasaktı. Bu ittifakı maskeleme amacıyla birtakım geniş katılımlı toplantılar yapıldı. "Partilerin ittifakından ziyade bir zihniyet ittifakı var" fikrini verebilmek için olsa gerek, Erbakan hoca o zaman değişik isimleri toplantılara davet ediyordu. Şevket Eygi'nin de katıldığı bu toplantılar vesilesiyle ben tekrar harekete geçtim. Yazı yazmamanın onun için zor olduğunu biliyordum. Yazmayı kabul etti, ama şartları vardı. Ücret almayacaktı ve yazılarının bir harfi dahi değiştirilmemeliydi. Benim kaygım ise yazacağı yazıların rahatsızlık vermesiydi. Beni rahatlatmak için olsa gerek hiç unutamayacağım bir söz sarf etti: "Mevlevi dergâhında sema aleyhine konuşmam, Nakşi dergâhında da semayı övmem."

Şevket Eygi ile çok vakit geçiren biri olarak sizce gündelik hayatında nasıl birisiydi?
Şevket Eygi, ne zaman bir araya gelseniz, ondan ayrıldığınızda hakikaten bir şeyler öğrendiğinizi hissettiğiniz nadir insanlardan biriydi. Doğrudan ya da dolaylı olarak size faydası olabilecek ve geliştirebilecek bir şeyler anlatırdı. Yanına sık gidip gelen gençlere de çok şeyler katmıştır. Altı çizilmesi gereken en önemli husus, tam bir Osmanlı beyefendisi olmasıydı. Geniş imkânlara sahip değildi ama yardımseverliğini de kaydetmek gerek.

Gençler ile iletişimi kuvvetliydi. Yanına gelen herkese; "Okuma, yazma biliyor musun?" şeklindeki meşhur sorusunu sorardı. Tabii bu sorudan kastı Osmanlı Türkçesiydi. Bilene geliştirmesi, bilmeyene de öğrenmesi için yardımcı olurdu. Tanıdıklarına bir süre sonra küçük risaleleri Osmanlıcadan Latin harflerine çevrilmesini ödev olarak verirdi mesela. Sonrasında da bunları kitapçık olarak Bedir Yayınevi'nde yayınlardı.

Şevket Eygi, Uğur Derman'ın kullandığı tabirle söylersek "gelenekli sanatlar" konusunda çok gayretli bir insandı. Hat, tezhip ve ebru gibi konularda çok yazı yazdı. Bir Müslümanın evinde mutlaka hat ya da ebru levhası olmasını gerekli görürdü. Bunun için de çok emek verdi. Çevresindeki hattatları, destekledi, ürünlerini satabilmeleri için uğraştı. Aynı zamanda önemli tabloların röprodüksiyonlarını hazırlatırdı. Bunlar sadece çerçeve fiyatına Bedir Yayınevi'nde satılırdı.

"Gelenekli sanatların" gelişmesine Şevket Eygi'nin ciddi katkıları olduğunu söyleyebilirim. Eygi'nin bir özelliği de her konuda bilgi sahibi olmaya çalışmasıydı. Türkiye'deki en bilgili ilk 10 kişiden biriydi demek hiç mübalağalı olmaz. Dehşet bir bilgi birikimi vardı ve bilmediğini de mutlaka araştırarak öğrenirdi. Galatasaray Lisesi mezunu olduğu için Fransızcası çok iyiydi, onun yanında dillere de bir merakı vardı. Seviyelerini tam olarak bilmiyorum ama İngilizce, Arapça ve Farsça gibi dilleri de biliyordu. Hatta Çince kitapları vardı, ama sanıyorum o kitaplarla kaligrafi yönünden ilgileniyordu.

Misafirleri çok seven ve tasarrufa düşkün birisi olduğu söylenir.
Evet, Şevket Eygi'nin misafiri çok olurdu. Her zaman dakik bir insandı. Misafirlerine ikramdan geri durmazdı. Tabii evinin neredeyse her yeri kitaplarla dolu olduğu için bazen misafirlerin oturacak yer bulmakta zorlanması normaldi.

Tasarruflu bir insandı Eygi. En sevdiği sözlerden biri "İyi mala az para vermeyi çok severim" sözüydü. İstanbul'da nerede kaliteli ve ucuz yemek yenir, kim ekmeği güzel yapar ya da nerenin tatlıları daha iyidir, bilirdi. Buralar genellikle pek bilinmeyen yerler olurdu ama gidildiğinde mutlaka memnun kalınırdı.

Mülkiye öncesi Galatasaray Lisesi'ni bitiren Şevket Eygi'nin, bu okul ile ilgili kanaatleri nasıldı?
Şevket Bey, kendisine Galatasaray Lisesi'ni bitirmiş olması dolayısıyla yakıştırılan "imalat hatası" sıfatına karşılık "Galatasaray Lisesi'nin belirli bir yıla kadar talebelerinin tamamının imamın arkasında namaz kıldığı bir okul olduğunu" söyler ve eklerdi: "Ben değil, diğerleri imalat hatası!"

Sanıyorum inanç yapısı olarak ailesinin ve temasta bulunduğu inançlı kesimin çizgisini devam ettirdi. Lise yıllarında hafta sonları sık sık Cağaloğlu'na gittiğini ve Sebilürreşad dergisinde Eşref Edip'le görüştüğünü biliyoruz. O yıllarda İslami neşriyatı takip ettiğini kendisi aktarırdı. İstanbul'da görüştüğü uzak akraba veya bazı aile dostlarının da sanıyorum Şevket Eygi üzerinde etkileri vardı.

Şevket Eygi'nin neredeyse tüm hayatı basın-yayın alanında geçti. Basına yönelmesi nasıl olmuştu?
Galatarasay Lisesi yıllarında İslami neşriyatı takip eden ve sıklıkla Cağaloğlu'ndaki Sebilürreşad Mecmuası'na uğrayıp Eşref Edip'i ziyaret eden Eygi, burslu olarak Mülkiye'yi (Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesi) kazanır ve buranın diplomasi-hariciye bölümünü bitirir. Dışişleri Bakanlığı meslek memurluğu imtihanını kazansa da, içki içmeyen, dans etmeyen ve briç bilmeyen birisi olarak hariciyede istikbalinin pek parlak olmayacağını bilen Eygi, İçişleri Bakanlığına yaptığı müracaat kabul edilmeyince Fransızca mütercimi olarak Diyanet'e girer.

1957'de bir grupla İslam isimli bir dergi çıkaran Eygi, 27 Mayıs sonrasının baskıları sebebiyle Diyanet'ten ayrılarak haftalık Yeni İstiklal'in yönetimine gelir. Yeni İstiklal'in başına geçtiğinde ilginç yenilikler yapar ve satışını ciddi oranda arttırır. Yeni İstiklal'in yanında 1965'te Necip Fazıl Kısakürek, Hacı Nazif Çelebi ve Mehmed Zahid Kotku'nun teşvikleriyle Bugün gazetesini çıkarmaya başlar. Bugün'ü onunla eş zamanlı olarak çıkardığı Babiali'de Sabah takip eder. O dönemlerde farklı görüşlerden birçok insanla çalıştığını ancak yerli ve millî olmayı ve kesinlikle inanç değerlerini temel esas aldığını söyleyebiliriz. Önceki yıllarda ağır bir baskı altında bulunan inançların serbestçe ifade edilmeye çalışılması açısından Eygi'nin ciddi bir çığır açtığını söyleyebiliriz.

Şevket Eygi hem fikir hem de aksiyon adamıydı değil mi?
Evet, öncelikle fikir ve inançları yönünde mevcut şartları zorlayabilecek kadar da aksiyon adamıydı. Eygi'nin teşvikiyle düzenlenen, on binlerce insanın bir araya gelerek namaz kılıp dağıldıkları toplu sabah namazları, o yılların önemli gelişmelerindendir. İstanbul'un büyük camilerinin birinde bir sabah namazında buluşan ve sadece namaz kılıp dua ederek dağılan on binlerce kişi, birçok açıdan ezberleri bozdu. Yazıları ve sabah namazlarıyla hedef hâline gelmişti ve 1969'da hac için ayrıldığı Türkiye'ye; Suudi Arabistan, Ürdün, Lübnan ve Almanya'daki zoraki ikametlerinin ardından 6 yıl sonra dönebildi. Bu arada 12 Mart yönetimi gazetelerini de kapatmıştı… Bir manada geçiş dönemi olarak kabul edilebilecek ve gerçekten oldukça ilginç olaylarla dolu o günlerin ciddi araştırmalara konu yapılmasında fayda var bence.

Yaşadığı dönemin ilginç yönleri nelerdi? Şevket Eygi'nin bu dönemde nasıl bir duruşu vardı?
1960'lı yıllarda milliyetçi mukaddesatçı bir çizgi ağırlıktaydı. Milliyetçilikle dindarlığın iç içe olduğu bir dönem. O dönemler İslamcılık yerine muhafazakârlık vardı, diyebiliriz. Şevket Eygi'nin de Yeni Sabah'la yapmaya çalıştığı Müslümanların değerleri ile ilgili haklarının farkına varmaları, bunları mümkün olduğu kadar dillendirmeleri ve temel insani haklar cümlesinden sayılmasını temin yönündeydi.

Şevket Eygi'ye farklı iddialar yöneltildi. Bu iddialar hakkında ne düşünüyordu?
Yurtdışında olduğu 1969'da yaşanan bazı olaylarla arasında ilgi kurmaya çalışıldığı gibi birtakım kuruluşlarla bağlantısı olduğu iddia edildi. Oysa o bu iddiaların kesinlikle geçersiz olduğunu ve aksini ispat edene dünyadaki tek varlığı olan evini vereceğini söylerdi. Bugünün şartlarına bakıp Eygi'yi Amerikan taraftarlığı ile ya da birtakım kurumların mensubu olmakla itham etmek kolay. Ancak 60'lı ve 70'li yılların şartları düşünülürse iddiaların herhangi bir karşılığı olmadığı açık... Net olarak söylenebilecek olan şu: İnanan ve her türlü imkânı zorlayarak inancının gereklerini haykıran birisiydi Eygi ve bunun bedelini hapis yatarak ve yıllarca vatanından uzak kalarak ödemekten de çekinmedi. Kestirmeden söylemek gerekirse, eğer birilerinin adamı olsaydı bütün bunları yaşamak zorunda kalmayabilirdi…

Bugünden geriye bakıp, bazı olaylarla ilgili olarak Şevket Eygi'nin o günlerdeki yazılarından cımbızla seçilmiş cümleler üzerinden suçlamalarda bulunmak da yanlış. Yurt dışında yaşayan ve ülkesiyle irtibatı sadece mektuplar olan bir insan söz konusu. Şevket Eygi'yi değerlendirirken, o dönemin şartlarını iyi bilmek ve özellikle de zihniyetine düşman olanların kasıtlı olarak çıkardığı söylentileri ayıklamak gerekiyor. Tanıdığım Şevket Eygi, değerlerini önceleyen, inancına uygun işler yapmak için gayret eden ve bütün ömrünü bu yolda geçiren biriydi… Cenab-ı Hakk rahmet eylesin inşallah…

Mehmet Şevket Eygi Kimdir?
7 Şubat 1933 tarihinde Zonguldak Ereğli'de dünyaya gelen Mehmet Şevket Eygi, 1940 yılında Galatasaray Lisesi'nin ilkokul kısmında eğitimine başladı. Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'nden mezun olduktan sonra çeşitli gazete ve dergiler çıkardı. 1970'li yıllarda yayınladığı günlük Bugün Gazetesi, haftalık Yeni İstiklal ve Büyük Gazete'nin kapanmasının ardından Son Havadis ve Son Çağrı dâhil çeşitli yayın organlarında makaleler yayımladı. Son 25 yıldan bu yana Millî Gazete'de köşe yazarlığını sürdüren Eygi, 12 Temmuz 2019'da İstanbul'da vefat etti. Bir kitap âşığı olarak da bilinen Eygi, hayatı boyunca sahaflardan topladığı ve sayıları 50 bini bulan kitap, belge, harita, gravür ve geleneksel sanat eserinden oluşan kitaplığını birkaç yıl önce Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'ne bağışlamıştı.

Eserleri:
Gıybet İlleti, İslami Konular, Birkaç Yazı, Namazı Dosdoğru Kılmak, Yahudi Türkler Yahut Sabetaycılar, Ehl-i Sünnet'i Savunuyorum

BİZE ULAŞIN