Birol Biçer: dünyadan portreler/ haberler

dünyadan portreler/ haberler
Giriş Tarihi: 17.6.2020 14:45 Son Güncelleme: 22.6.2020 13:37

Silvia Romano
"HEM MÜSLÜMAN HEM DE MUTLU… HAİN SILVIA"(!)

25 yaşındaki İtalyan sivil toplum gönüllüsü Silvia Romano 2018'de Kenya'da eş-Şebbab örgütü tarafından kaçırılmıştı. 18 ay boyunca Somali'de militanlar tarafından tutsak tutulan Romano geçtiğimiz haftalarda Türk istihbaratının devreye girmesiyle serbest bırakıldı. İtalyanlar genç yardım gönüllüsünün serbest kalışına sevindiler ancak tamamen değişmiş, tesettüre girmiş, yeşil bir cilbab ile uçaktan inen ve adı artık Ayşa olan bir Silvia ile karşılaşınca bir o kadar da şaşırdılar. Önce kızın zorla Müslüman yapıldığını, beyninin yıkandığını düşündüler ancak Silvia'nın ifadesine göre tamamen kendi iradesi ve seçimi ile İslam'a ihtida etmişti. Terörist olarak nitelendirilen militanların dinini neden seçtiğini de şöyle anlattı: Uzun esaret döneminde Kuran'ı bol bol okuma şansı bulmuş ve hakikati anlama fırsatı elde etmişti. Eski Silvia yeni Ayşa İtalyan medyasını o kadar şaşırttı ki bazıları şöyle başlık attı: "Hem Müslüman hem de mutlu… Hain Silvia."

FRÉDÉRIC MARTEL
"DÜNYANIN EN BÜYÜK GAY TOPLULUĞU"NU İFŞA EDEN ARAŞTIRMACI
Fransız araştırmacı-gazeteci Frédéric Martel'in nisan ayında yayınladığı araştırma kitabı Sodoma adını taşıyor ve "dünyanın en büyük eşcinsel topluluklarından birini" ele alıyor. Kutsal kitaplarda ilahî gazaba uğradığı anlatılan Sodom şehrine referansla bu kışkırtıcı isim verilen kitabın incelendiği yer ise Vatikan. Frédéric Martel araştırması 4 yıl süren kitabını "Vatikan'ın gizlemek için en fazla çaba sarf ettiği sırrını ifşa eden bir araştırma" olarak nitelendiriyor. Vatikan'daki rahiplerin arasında -bir kısmı artık aktif olmamakla birlikte- eşcinsellik oranının yüzde 80'leri bulduğunu söyleyen Frédéric Martel'e göre "Vatikan dünyanın en büyük eşcinsel topluluklarından birini barındırıyor." Kendi de eşcinsel olan Martel eklemeden edemiyor: "Katoliklikte hiyerarşi yükseldikçe eşcinsellik oranı da artıyor: Homoseksüellik kurala, heteroseksüellik istisnaya dönüşüyor."

Bill Gates
KOMPLO TEORİLERİNİN BİR NUMARALI ŞÜPHELİSİ

Koronavirüs salgını pek çok ismi gündeme taşımış olabilir ancak bu konuda birincilik açık arayla Bill Gates'e ait. Bill Gates adı muhtemelen hiçbir zaman bu kadar gündeme taşınmamış ve en antipatik görüldüğü dönemlerde bile bu kadar nefret ve eleştiriye uğramamıştır. Koronavirüs salgınının planlayıcısı ve finansörü olmaktan tutun Afrikalıları denek gibi kullanmaya; aşı bahanesiyle milyonlarca Afrikalıyı öldürüp ya da kısır bırakmaktan dünya nüfusunun büyük kısmını yok etme planlarına; tüm insanları takip ve kontrol edecek çip takmaya çalışmaktan tek dünya devletinin alt yapısını hazırlamaya ya da İlluminati için çalışmaya dek varan sayısız komplo teorisinin baş aktörü olmakla anıldı adı. Allah için o da aleyhinde medya ve sosyal medyada alenen dolaşan milyonlarca mesaj ayyuka çıkmışken, hiç istifini bozmadan dünyayı kurtarmaya ahdetmiş adam pozlarıyla çıkıp beyanlarda bulunmaktan, nasihatler vermekten geri kalmadı.

POLONYA
ÜLKENİN ÜÇTE BİRİ "LGBTI İDEOLOJİSİNDEN ARINDIRILMIŞ ALAN" İLAN EDİLDİ

Eşcinsel lobisi Avrupa'da önemli bir nüfuz kazanıyor olabilir ancak LGBTI eğilimler Orta ve Doğu Avrupa ile Balkanlar'da pek hoş karşılanmıyor. Hatta Avrupa ülkeleri siyasetinin eşcinselliğe aşırı desteğine karşı yerel yönetimler nezdinde tepkisel icraatlar ortaya konmaya başlandı bile. Eşcinsel lobilere gösterilen aşırı müsamahaya karşı en fazla tepki verense Katolik dindarlığın en yoğun olduğu Polonya. Bu tepki sonunda Polonya'nın üçte bir alanını kapsayan, Macaristan büyüklüğündeki topraklarda bulunan yerel yönetimlerin Mart ayında topluca LGBTI eğilimlere sahip insanları dışlayan kararlar almalarına ve bulundukları bölgeleri LGBT'den arındırılmış ilan etmelerine kadar vardı. Kısacası tahammülsüzlük sonunda yerel yönetimlerin önemli bir kısmının LGBTI propagandasını yasaklayan ve aileyi koruyan kararlar benimsemelerine yol açtı. Avrupa Parlamentosu bu kararları ayrımcı ve LGBTI haklarına karşı ilan ederek tepki gösterirken, eşcinsel grupları ise söz konusu yerel yönetimleri "düşman bölgesi" olarak nitelendirerek tepkilerini "Nefret Atlası" adını verdikleri haritalar hazırlayarak gösterdiler.

SUUDİ ARABİSTAN
RAMAZAN DİZİLERİYLE SUUDİ-İSRAİL YAKINLAŞMASI PROPAGANDASI

Suudi Arabistan yönetimi uluslararası bölgesel siyasette aktif oyunculuğa heveslendikçe İslam toplumundan uzaklaşıp, Siyonizme göz kırpar oldu. Öyle ki daha birkaç yıl öncesine kadar şeytanileştirdiği İsrail ve ona destek veren güçlerle can ciğer kuzu sarması olmuş durumda. Bu yakınlaşma siyasetini popüler kültür alanına da yayan Suudi yönetimi son olarak iki Ramazan dizisini kullanarak Suudiler ve Yahudiler arasındaki bağların tarihsel temellerine de vurgu yapmayı ihmal etmedi. Mesela; tarihte Körfez bölgesinde yaşayan Yahudileri canlandıran sahnelere ve yer yer İbranice repliklere yer veren Ümmü Harun adlı dizi bölgede Yahudilerin tarihsel varlığından bahseden ilk televizyon yapımı olarak bir dönüm noktasına imza attı. Yine Ramazan'da yayına giren bir başka dizide ise İsrail ile ticaret yapmanın getireceği fırsatlar üzerine konuşan ve arada Filistinlileri de eleştiren mesajlar veren iki Suudi işadamının sahneleri ülkede bir tabunun yıkılışı olarak nitelendirildi.

TACİKİSTAN
ARTIK KENDİ MİLLÎ İSİM VE SOYADLARINI KULLANABİLECEKLER

Hani bazen duyarız ya "Kurtuluş Savaşı olmasaydı adınız ya Yorgo ya Dimitri olurdu" diye. Geçmişte Rusya'nın kontrolüne girmiş ülkelerde özellikle soyadları Ruslaştırılmış ve bağımsızlıklarından sonra bile bu isimler kullanılmaktaydı. Bağımsızlıklarına ya da ayrı bağımsızlıklarına kavuşan Türk cumhuriyetlerin baskı ve nüfuzla üzerlerinde kurulmuş Sovyet ve Rus etkisinden ne zaman kurtulacakları ya da böyle bir niyetlerinin olup olmadığı merak konusuydu. Nihayet Tacikistan nisan ayı sonunda böyle bir adım atarak kültürel emperyalizmden de sıyrılabileceğinin sinyallerini verdi. Daha önce Tacik isimlerini kullanmayı telkin eden uygulamalarla gündeme gelen ülke nihayet Ruslaştırılmış isimlerden kurtulma yolunu da açtı. 29 Nisan'da parlamento tarafından kabul edilen bir yasa ile yeni doğanların Ruslaştırılmış isim ve lakaplarla nüfusa kaydedilmesi yasaklandı. Bu yasama hamlesi medya tarafından "millî isimlerin yeniden doğuşu" olarak nitelendirildi. Yasaya göre daha önce Rusçalaştırılmış isimlerle kaydedilenler isterlerse bu isimlerini koruma hakkına sahip olacaklar.

ALMANYA
BİR YASA Kİ AKILLARA SEZA!

Bazı Batı ülkeleri homoseksüelliği destekleme, normalleştirme ve hatta yayma konusunda yarış hâlinde gibi bir görüntü veriyorlar. Hatta kimileri çocukları bile özendirmeye çalışıyor. Almanya ise bu konuda herkese fark atmak ister gibi görünüyor. Geçtiğimiz haftalarda Almanya'da çıkarılan bir yasa ile bu gayretin üzerine resmen tüy dikilmiş oldu. Ülkede eşcinsel eğilimleri düzeltmeye yönelik terapiler tamamıyla yasaklanarak suç kapsamına konuldu. Bundan böyle eşcinsellikten kurtarmaya yönelik terapi ve tedavi önerileri insanların cinsel eğilimlerine müdahale olarak kabul edilecek ve cezaya tabi tutulacak. İşin ilginç tarafı ise bu yasa ile kendi isteği ile terapi görmek isteyen yetişkinlerin dışındakilerle birlikte çocukların da cinsel eğilimlerine müdahale etmek, yönlendirmek söz konusu olamayacak. Bu tür terapilerin gençlere yönelik reklamı da yapılamayacak ve yapıldığı takdirde para ve hapis cezası uygulanacak. Alman federal sağlık bakanı Jens Spahn'ın yasa ile ilgili açıklaması ise tam ibretlik: "Bu yasa, kendi eşcinsellikleri konusunda tereddüt eden herkese Alman toplumunun açık bir işaretidir: Olduğunuz şey tamamen normaldir, eşcinsellik bir hastalık değildir. 'Terapi' denilenler uyduruktur, tam tersine insanları dönüştürmeyip hasta etmektedir."

BİZE ULAŞIN