Hüsrev Hatemi: Ötekiler ve başkaları

Ötekiler ve başkaları
Giriş Tarihi: 11.4.2017 15:14 Son Güncelleme: 17.4.2017 16:36
Hüsrev Hatemi SAYI:34Nisan 2017
Allah, farklılığa izin verdiğine göre, zorbalığa ve ırkçılığa vardırılmayan bir ‘olumlu ötekileştirme’ ulusal kimliklerin inşası için gereklidir. Tevrat’ta Hz. Musa’nın Mısırlıların baskısından kendisine bağlananları kurtarmak için Museviler gözünde Mısırlıları nasıl ötekileştirdiği anlatılır.

O biri' deyiminden 'öbürü', 'o teki' şeklinden de 'öteki' doğmuştur. Yani biz olmayan, ikincil kişilik... Dilimizde bir de Yunus Emre'nin çok güzel kullandığı 'ayruk' kelimesi vardır. Yunus Emre; "Sen sana ne sanarsan ayruğa da onu san" diyor. Yani, "Sen kendin için nasıl düşünüyorsan, kendin için nasıl iyi temennilerin, iyi yargıların varsa senden ayrı olan öteki insanlar için de iyi niyetli ol."

İnsanlar için kullanılan ayruk kelimesi unutuldu. Fakat tarım ve botanik dünyasında bu kelime 'ayrık otu' şeklinde yaşıyor. Yani ürünümüz olmayan 'öteki' ot. İncil'e göre, "Gök devletinde" yer bulmağa layık olmayan "delice otları", yani Tanrı tanımazların ruhları, kıyamette harman yerinde toplanacak ve şeytan onları ebediyen yanacakları 'karanlıklar ülkesine' götürecektir. Dinî görüşlerde inançsızlar ötekileştirilirler fakat bu ötekileştirme din büyüklerinin bir kötü huyu değildir. Çünkü bir de inançsızlara sorarsak onların da inananları nasıl ötekileştirdiklerini görürüz.

Toplum hayatında çok sayıda ötekileştirme biçimi var. Başka dinden, başka mezhepten, başka spor kulübünden, başka ırktan, başka etnik gruptan olan, bizden olmayan, yani öteki olan... Türkçede yabancı ve öteki manasında kullanılan bir de 'yad' kelimesi vardır. Yadırgamak fiilinin kökü bu yad kelimesidir. Âşık Veysel sazına hitap ederken "Lal olsun dillerin söyleme yada" diyor. Yani ben öldükten sonra sen dilsiz gibi ol. Benim sırlarımı yad kişilere söyleme diyor. Marmara Bölgesi ve Trakya'da bu yad kelimesi ancak yabancı diyarlar anlamında olan 'yad eller' deyiminde yaşamaktadır. Bu yad kelimesi nadir olarak Farsça, anmak manasına gelen 'yâd' kelimesiyle karıştırılır. Örneğin, 'yâdında mı doğduğun zamanlar' derken, 'doğduğun zamanları hatırlıyor musun?' demek istiyoruz. Farsçada 'öteki' anlamına gelen başka bir kelime ise 'diğer' kelimesidir. Diğer kelimesinde güçlü bir ötekileştirme yoktur. Yekdiğerinize saygılı olun demekle, ötekilere saygılı olun demekten çok, birbirinize saygılı olun demiş oluruz.

Fransızcada 'autre' kelimesi başka demektir. Bu kelimeden türeyen 'autrui' kelimesi ise daha fazla öteki anlamındadır. Öteki kelimesinin hangi dildeki karşılığına baksak görüyoruz ki önce 'bir başka' kelimesi yerleşiyor. Bir başka kelimesinin ifade ettiği anlam 'öteki' anlamıyla çakışmamaktadır. Örneğin, 'une autre question', bir başka soru(n) anlamına gelir. 'L'autrui' ise bir diğeri, bir ayruk kişi, bir yad kişi anlamındadır. Fransızcadaki autre kelimesi, Latince 'alter' kelimesinden gelir. Autrui de aynı kaynaktan geliyor. Yunus'un; "Kendin için ne düşünüyorsan başkaları için de öyle düşün" sözü bencilliğin tam zıddıdır. Bencilliğe egoizm, başkalarını ötekileştirmemeye de 'altruism' denir. Yunus Emre'nin sözü, dünya edebiyatının altrüistik sözleri arasında hârikulâde bir örnek oluşturuyor.

Altruisme kelimesi, Osmanlı Türkçesine Farsçadan alınarak, 'diğerkâm' kelimesiyle karşılanmıştır. Bencil kelimesinin 'hodkâm' kelimesi ile karşılandığı gibi. Autrui bir başka kişi değildir. Bir değerlendirme ifade eder. Christian Godin'e göre Hıristiyanlık, autrui kelimesini, daha çok 'yakınımız' haline getirmiştir. Yunus Emre'nin sözünü düşünürsek İslam ahlaki görüşü de öyledir. Hegel ise 'Autrui' kavramını 'rakip' hatta 'düşman' kavramına yaklaştırmıştır. Husserl'e göre 'autrui' yani 'öteki' rakip değil 'alter ego/başka ben', başkasının benidir. Levinas , 'alter ego' kavramının bir başka ben değil, 'ben olmayan ben' olduğunu ifade etmiştir. Heidegger'e göre "dasein" kavramı yanında öteki, 'mitsein' kavramı ile karşılanır.

Sosyoloji ve politikada 'öteki'

Günümüzde felsefe, bilimsel düşünce, sosyoloji ve politika birbirinden duvarlarla ayrılmamıştır. Bu bakımdan toplum hayatında ve politikadaki ötekileştirme, toplumun genel felsefe ve din anlayışına uyan bir grafik çizer. Bütün toplumsal olaylarda olduğu gibi bu grafik ossilasyonludur. Dalgalanır. interferans ve rezonans olaylarına da sıklıkla rastlarız. Allah, farklılığa izin verdiğine göre, zorbalığa ve ırkçılığa vardırılmayan bir 'olumlu ötekileştirme' ulusal kimliklerin inşası için gereklidir. Tevrat'ta Hz. Musa'nın Mısırlıların baskısından kendisine bağlananları kurtarmak için Museviler gözünde Mısırlıları nasıl ötekileştirdiği anlatılır. Eski Yunanlılar 'barbarlar' şeklinde bir ötekileştirme yapmışlardı. Batı dünyası bu ötekileştirme mirasına kondu. Hz. İsa ahlakı ve İslam hoşgörüsü birleşerek, bir süre ötekileştirme enerjisi azalmış göründü. Hiç değilse İslam dünyası için bu böyleydi. Tıp profesörü Hüseyin Remzi Bey, Pastör için gıyabında 'Pasteur cenapları' diyor. Hoca Tahsin Efendi, Sadullah Paşa, Münif Paşa hiç ötekileştirme yapmadan Batı dünyasına hayran oluyorlardı. I. ve II. Dünya Savaşlarından sonra biraz sessizlik oldu. Batı dünyasının karşısına komünizm gibi bir 'devasa öteki' çıkmıştı. Bu sebeple İslam dünyası bir elli yıl kadar Batı ülkeleri tarafından asgari ücretle çalıştırılan bir güvenlikçi gibi kullanıldılar. Bu devasa öteki ortadan kaybolunca Batı'nın yoğun ötekileştirmesi yine başladı. Hatta işi zırvalığa götüren bir Huntington çıktı. Kendi cemaati veya milleti Batı dünyası tarafından yıllarca ötekileştirilmişken kendi semitik kökenini Okyanusya Medeniyeti'ne armağan ederek Batı Medeniyeti'nden İslam dünyasını ihraç etmeye kalktı. Divan şairi Râsih; "Dehr gösterdi bize hicran hicran üstüne" demiş. Bakalım daha neler göreceğiz.

Sosyoloji açısından 'Öteki ve Kimlik İnşası' konusunda, Doğu- Batı dergisinin 56'ncı sayısında Nur Vergin gayet güzel ve dengeli bir yazı yayımlamıştı. Akraba ve dostlara tavsiye ederim. Öteki kavramı olmadan milli kimlik inşa edilemez. Orhun Kitabeleri'nde ötekiler(Çinliler) üzerinden nasıl bir Türk kimliği inşasının başladığı da görülüyor. Fakat kimlik inşası daima çalışan bir altruisme arıtma tesisinden geçirilmelidir ki işler faşizme veya Huntington zırvaizmine kadar ilerlemesin.

BİZE ULAŞIN