Samed Karagöz: Murat Belge’nin büyük çaresizliği

Murat Belge’nin büyük çaresizliği
Giriş Tarihi: 9.6.2016 15:54 Son Güncelleme: 15.6.2016 14:11
Samed Karagöz SAYI:25Haziran 2016
Belge, ‘Rusça edebiyat’ gibi garip bir tamlamayı da kullanmak zorunda kalıyor. Bir de böyle bir tamlamada bulununca Rusça yazan ama Rus olmayan yazarları da parantezin içine alması gerekir. Mesela Türk dünyasının, evet Türk dünyasının en büyük yazarlarından birisi olarak gösterilen Cengiz Aytmatov’u nereye koyacağız? Murat Belge gibi yok mu saymamız gerekiyor? Bunu geçelim...

T24 yazarı Murat Belge'nin son kitabı Step ve Bozkır, 'Rusça ve Türkçe Edebiyatta Doğu-Batı Sorunu ve Kültür' alt başlığıyla İletişim Yayınları'ndan çıktı. Kitap, Belge'nin de defaatle belirttiği gibi daha önce çeşitli mecralarda yayımlanmış yazılarından oluşan bir 'montaj'. Yılların hocası, edebiyat eleştirmeni ve çevirmen Murat Belge'den bahsederken sadece T24 yazarı tanımlamasını kullanmak bazılarını rahatsız edebilir ve bu son derece normaldir ama birazdan okuyacağınız bu yazıdan sonra o kadar da rahatsız edici olmayacağını düşünüyorum.

Öncelikle kitabın alt başlığından bahsetmek istiyorum. Siyaseten doğruluk adına Türk edebiyatı dememek için 'Türkçe edebiyat' demeyi tercih eden Belge, 'Rusça edebiyat' gibi garip bir tamlamayı da kullanmak zorunda kalıyor. Bir de böyle bir tamlamada bulununca Rusça yazan ama Rus olmayan yazarları da parantezin içine alması gerekir. Mesela Türk dünyasının, evet Türk dünyasının en büyük yazarlarından birisi olarak gösterilen Cengiz Aytmatov'u nereye koyacağız? Murat Belge gibi yok mu saymamız gerekiyor? Bunu geçelim...

Madem bir yazar böyle bir tercihte bulunmuş, o zaman bu yazarın Rusça bilmesi de gerekir ki Rusça edebiyat üzerine söylemeye, hatta kitap yazmaya cüret edebilsin. Kitabın içinde kendisinin de birkaç kez belirttiği gibi yazarımız Rusça bilmiyor. Durum böyle olunca da söyledikleri, yazdıkları birçok konuda havada kalıyor.

Türk 'intellicensiya'sının başat sorunlarından birisi Murat Belge'yi de sarmalamış: Tayyip Erdoğan düşmanlığı. Gezi ayaklanmasıyla ayyuka çıkan bu düşmanlık Belge'nin kitabında bakın hangi çarpıtlamalarla yer alıyor: "Kendini İslamcı olarak tanımlayan Adalet ve Kalkınma Partisi" (syf. 63), "Tayyip Erdoğan önceleri pek açmadığı 'İslam'a göre yaşama' konusunda gitgide dayatmacı bir konuma yöneliyor ve insanların özel hayatlarını nasıl yaşamaları gerektiği konusunda 'buyurgan'laşıyordu. Parktaki ağaçlardan çok onun bu tavrıydı bir kesim insanın sabrını zorlayan. İçki içmemeli, en az kaç çocuk yapmalı, 'dindar nesil yetiştiriyoruz' vb. (sfy. 69). Tabii Gezi kalkışmasına değinip de şiddet güzellemesi yapmadan olmaz: "Çarşı grubu, bu grubun daha 'halktan' bir karşılığı gibiydi. Fiziksel girişkenlikleri de daha ileri bir düzeydeydi." (syf. 69). Hâlbuki o günlerde neler yaşandığını, yönlendirilmiş kalabalıkların Dolmabahçe'de yer alan Başbakanlık ofisini basmaya çalıştığını herkes gayet net bir şekilde hatırlıyor. Belge'nin de 'fiziksel girişkenlik' diyerek kastettiği ve üstü kapalı övdüğü bu şiddet.

Gene aynı sayfada Murat Belge, "AKP'nin seçim kazandığı 2002'den beri, ağırlıkla Kemalist bir muhalefet hareketi başlamış, çeşitli mitingler yapılmıştı" şeklinde yazarak açıkça belirtmese de bu hareketin 'Ordu Göreve' pankartlarının taşındığı Cumhuriyet Mitingleri olduğunu anlamak için müneccim olmaya gerek yok.

Gelelim Belge'nin diğer tezlerine:

Kitabın sonundaki kaynakça son derece yetersiz. Kitap içinde doğal ve bariz nedenlerle defalarca geçmesine rağmen Puşkin'in Yevgeniy Onegin isimli kitabı geçmiyor. Yeri gelmişken hemen belirteyim Puşkin'in bu eseri modern Rus edebiyatının başlangıcı sayılabilir, uzun bir şiir olan bu eser bir romanda yer alabilecek bütün unsurları barındırır ve Murat Belge'nin yazdığı gibi 'Yevgeniy Onyegin' diye değil 'Yevgeniy Onegin' diye yazılır.

Belge kitap boyunca yaptığı alıntılara dipnot koyma ihtiyacı hissetmemiş. Bu durumda normal olan kitabın sonundaki kaynakçada yer alan eserlere başvurduğunu düşünürüz ama örneğin Dostoyevski'nin Yeraltından Notlar isimli eserinden yaptığı alıntı kaynakçada belirtilen İletişim Yayınları'ndan çıkan Mehmet Özgül çevirisine ait değil. Buyrun size Step ve

Bozkır'da yer alan hali:

"Ben hasta bir adamım" diyerek başlıyor söze, "karaciğer" diyor, ama sahiden bir hastalık varsa bunun kafada olduğu ikinci cümlede anlaşılıyor: "...içi hınç dolu bir adamım ben."

Bu da kaynakçada yer alan kitaptan ilgili bölüm:

"Ben hasta bir adamım... Gösterişsiz, içi hınçla dolu bir adamım ben. Sanıyorum, karaciğerimden hastayım."

Görüldüğü üzere ikinci değil daha birinci cümlede ne olduğu anlaşılıyor. Türkçedeki en muteber çevirilerden biri sayılan Ergin Altay'ın çeviri ise şu şekilde başlıyor:

"Hasta biriyim ben... Huysuz adamın tekiyim. Çirkinim. Sanırım, karaciğerim hasta."

Yıllardır yayıncılık sektöründe 'büyük' başarılar göstermiş İletişim Yayınları'nın bir kitabında Türk edebiyatının en önemli yazarlarından Yaşar Kemal'in İnce Memed'inin adının bile yanlış yazılması, yayımlanmadan önce bu kitabı hiç kimse okumamış mı sorusunu aklıma getirdi.

Kalitenin, özenin, disiplinin, akademik(!) ahlakın ne önemi var? Bazıları için tek geçerli ve gerekli husus Tayyip Erdoğan düşmanlığı. Üzücü ama Türk sanat ve edebiyat dünyasının 'büyük' aktörlerinin içinde bulunduğu durum bu.

BİZE ULAŞIN