Fadime Şahin - ‘Din bezirgânlarının mağduru masum kız’

Birol Biçer 19 Şubat 2015, Perşembe

Türkiye’nin laik ve çağdaş TV kanallarının başörtülü kadına tahammül edemedikleri bir dönemde hemen her akşam bir kanalda arz-ı endam ediyordu Fadime Şahin.

Bir anlamda tesettür sevmeyen 28 Şubat medyasının başörtülü yıldızı haline gelmişti. Müslüm Gündüz'ün kendisini taciz ettiğini, Ali Kalkancı'ya zikre giderken iğfal edildiğini, 'tarikatçılar' tarafından nasıl kandırıldığını anlata anlata bitiremiyorlardı. 1998-99 yıllarında günümüzün sivil toplum kahramanı geçinen TV programcılarının en sevdiği başörtülü haline gelmişti. Din bezirgânlarının kurbanı rolünü ustalıkla oynayan Şahin toplumun merhametinin yanında onlarca seyirciden evlilik teklifi de almaya başlamıştı. 1997'de sıcağı sıcağına anılarını yayınlayarak sürecin hazırlanmasına bir katkıda daha bulunan Fadime Şahin üzerine yapılan medya köpürtmesi 28 Şubat kararlarının alınmasıyla sona erdi. Ne de olsa artık amaca ulaşılmıştı. Hakkında, istihbaratçılar tarafından pavyondan alınıp, Refahyol'u çökertme operasyonunda kullanıldığından tutun pek çok iddia ortaya atıldı. 28 Şubat kararları alındıktan sonra görevi biten Şahin o günden sonra kimliğini değiştirerek kayıplara karıştı. Birkaç yıl önce bir fabrikada çalıştığı ortaya çıktı ama sessizliğini korumaya devam etti.

Benzer Haberler

28 Şubat 1997’de Milli Güvenlik Kurulu kararlarıyla başlayan 28 Şubat postmodern darbe sürecinin ortaya çıkardığı vatan kurtaran kahramanlardan biri de Yargıtay Başsavcısı Vural Savaş’tı. Çevik Bir’in adeta “savcı cübbesine büründüm, Vural diye göründüm” diyen bir uyarlamasıydı.

1997 yılında Çevik Bir aslında Genelkurmay İkinci Başkanı’ydı ama postmodern darbe için gösterdiği azim ve kararlılıkla Genelkurmay Başkanı İsmail Hakkı Karadayı’yı bile gölgede bırakarak 28 Şubat’ın sembolik askeri haline gelmeyi başardı.

28 Şubat döneminin Deniz Kuvvetleri Komutanı Güven Erkaya, daha postmodern darbeden iki yıl önce başbakanın içkisiz yemeğinde sofrasına rakı getirilmesi için direterek hem ‘çağdaşlığını ispatlamış’, hem de ‘gericilere’ karşı devletin sahipsiz olmadığını göstermişti.

Dünyanın en eski üniversitelerinden biri olan İstanbul Üniversitesi’nin literatüre yaptığı katkılar söz konusu olduğunda pek çoğumuzun aklına ilk gelen örnekler; 28 Şubat döneminin rektörü Kemal Alemdaroğlu, yardımcısı Nur Serter ve onun akıllara seza icadı olan ‘ikna odaları’ olur.