Röntgenlenen kadının hikâyesi: SUSUZ YAZ (1963)

Tuğba Kozan 30 Ekim 2014, Perşembe
Türk sinemasında Susuz Yaz yüzyılın filmi mi, değil mi tartışıladursun; toplumsal cinsiyet temsilleri ve kadın bedeninin kullanımında filmin sorunlu bir dili olduğunu söyleyebiliriz. Filmde eleştirilen çağdaş olmayan tavır ve ataerkil bakış, aslında filmin kendi içinde de yer almaktadır.

Türkiye'de sansür engeline takıldığı için ilk gösterimi 1964'te Berlin Film Festivali'nde yapılan Susuz Yaz, bu festivalin büyük ödülü olan Altın Ayı'yı almaya hak kazanmıştır. Türk sinema tarihinde uluslararası ödül kazanan ilk film olması nedeniyle ayrıca önem arz etmektedir.

Necati Cumalı'nın eserinden uyarlanan, Metin Erksan'ın David E. Durston'la birlikte yönettiği filmin konusu şöyle: Çiftçi Osman (Erol Taş), topraklarından çıkan suyu köylülerle paylaşmamaktadır. Kardeşi Hasan (Ulvi Doğan), Osman'dan daha merhametlidir fakat ağabeyinin lafının üstüne laf söyleyemez. Köylülerle su yüzünden çıkan kavgada Osman bir çiftçiyi öldürür ve kardeşi Hasan'ı kandırıp, suçu üstlenmesini sağlar. Hasan hapisteyken Osman kardeşinin karısı Bahar'a (Hülya Koçyiğit) göz koyar. Hasan'ın hapiste öldüğü yalanını söyleyen Osman, Bahar'la zorla ilişki kurar.

Bakış, üzerinde kuramsal olarak çok çeşitli çalışmaların yapıldığı bir alandır. Türk sinemasında Susuz Yaz yüzyılın filmi mi, değil mi tartışıladursun; toplumsal cinsiyet temsilleri ve kadın bedeninin kullanımında filmin sorunlu bir dili olduğunu söyleyebiliriz.

Hasan, Bahar'ı sevmektedir, evlenmek ister fakat annesi ekinler olmadan evlenmelerine razı olmaz. Ağabeyi Osman, "Bahar'la ne zaman evleniyorsun? Tarlalarımız büyüdü, çalışacak adam lazım. Vakit geçirmeden evlen" der. Filmde, eşini tarlada çalıştırmak için kardeşine tez zamanda evlenmesini öğütleyen bir erkeğin gözünden, kadının nesneleştirilmesine şahit oluruz. John Berger'e göre kadın olarak doğmak, erkeklerin mülkiyetinde olan özel bir yerde doğmak demektir. Kadın kendini etrafına göre şekillendirmek zorunda olduğu için her zaman kendi imgesiyle birlikte dolaşır. Çünkü ona çocukluğundan beri kendi kendini gözlemesinin gerekli olduğu dayatılmıştır. Böylece kadın, içindeki gözleyen ve gözetlenen yanlarını iki ayrı kadın olarak görmeye başlar. Erkekler kadınları seyrederler, kadınlar ise nasıl seyredildiklerini seyrederler. Kadının içindeki gözlemci erkek, gözlenen ise kadındır. Böylece kadın kendini nesneye, özellikle de görsel bir nesneye dönüştürmüş olur. Berger'in üzerinde durduğu gözetlenenin yani Bahar karakteri, Susuz Yaz'da erkeğin bakışına (fantezisine) hizmet eder.

Bahar'la Hasan evlendikleri gece odalarını basan Osman; "Çok çocuk istiyorum sizden, muhakkak erkek evlat doğuracaksın. Erkek isterim, hepsi benim gibi erkek olsun" derken yönetmen, kırsalda erkeğin kutsandığını, neslin devamının ancak erkek üzerinden sağlanabileceği düşüncesinin varlığını gösterir bir kez daha. Bir başka sahnede Osman tavuk keser ve can çekişen tavuğu Bahar'ın önüne atar. Bahar korkar ve Osman'ın merhametsizliğinden dert yanarken Osman, "Kadın kısmını arada korkutmak iyidir" der. Bu bir bakıma gücü elinde bulunduran erkeğin, kadını korkutarak denetim-gözetim altında tutma metodudur. Tarlada erkeklerle aynı işi yapan işçi olarak gördüğümüz Bahar, evde de yemekleri yapar, çamaşırları yıkar, yatakları hazırlar, erkeğin ayaklarını yıkar. Bu işleri yaparken bedeninde veya sesinde yorulduğunu hissettiren hiçbir ifade yoktur. Asla itiraz etmez, yorulmaz, sormaz, sorgulamaz.

Sinema ve röntgenleme

Mulvey, 'Görsel Haz ve Anlatı Sineması' adlı makalesinde sinemanın neden bir röntgenleme aracı olduğunu açıkladığı kısımda; habersiz ve isteksiz bir kurbanın gizlice gözlenmesinin, izleyicileri bir diğerinden yalıtan salonun karanlığıyla, perdedeki değişen ışık ve gölge kalıplarının parlaklığı arasındaki keskin zıtlığın, izleyicinin gözetlemeci-röntgenci yanını yükselttiğini dile getirir.

Kardeşi Hasan hapse girdikten sonra Osman, Bahar'ı yatarken, giyinirken gizlice izlemeye devam eder. Kamera bakış açısı çekimi (point of view) yaparak 'seyirciyi' Bahar'ı röntgenleyen kişi yerine koyar. Edward Branigan'ın tanımıyla bakış açısı çekimi; kameranın, karakterin gördüğü şeyi göstermek için seyircinin karakterin uzamsal konumuna yerleştirilmesidir. Bunun sonucu olarak duyusal algılarımız karakterin algısı ile sınırlandırılır. Film izlerken elimiz kolumuz bağlı, bize sunulan görüntüleri izleriz. Yönetmen filmde kendi istediği karakterin bakış açısına göre bakmamızı sağlar. Bahsi geçen 'point of view' tekniği etik kullanımı dışına çıktığında, filmdeki karakterle özdeşleştirilen seyirci rahatsız edici bir şekilde bazen röntgenci, bazen tecavüz eden kişi yerine konulabilir. Şekil 1

Bahar hem öyküdeki karakter hem de izleyici için erotik bir nesnedir. Filmde Osman karakterinin Bahar'ı soyunurken gizlice izlemesi rahatsız edici dururken, kameranın durduğu yerle röntgencinin yerine geçen seyirci, izlerken konumlandırıldığı kişinin farkında mıdır? Bu durumdan rahatsız mıdır yoksa yakalanmayacağı hissiyle bundan garip bir haz mı almaktadır? Peki, kadın izleyiciler röntgenci olarak konumlandırıldığında nasıl hisseder? Bu sahne Berger'in, "Erkekler kadınları seyrederler, kadınlar ise nasıl seyredildiklerini seyrederler" savını doğrular. Kadının, kendini erkeğin gözünden seyretmesi sonucu içindeki gözlemci erkek ortaya çıkar. Bu sahnede ve Bahar'ın bacaklarının yakın planda çekildiği sahnelerde, kadınlara erkekler tarafından seyredilen bir nesne oldukları gösterilir.

Kültürel Çalışmalar ve Sinema adlı kitabında Serpil Kırel; seyircinin oturduğu koltuktan hissettiği röntgenleme ve yakalanmama hazzının yerine gündelik yaşamda koyabileceği bu kadar tehlikesiz ve haz veren az şey olduğunu söyler ve seyircinin; sinema salonunda film izlerken filmin dünyasının aktarımı sırasında seçilen kamera konumlandırmaları bir yana, ekstradan davet edildiği 'gizli konum'u üzerinde düşünülmesi gerektiğini vurgular. Karanlık bir salonda, sizi görmeyen insanların hayatlarını bir kenarda oturarak izlemenin ve bunu yaparken görülmemenin, gösterilen filmin içeriğinden ve sinemasal dilinden bağımsız olarak garip bir 'lüks' olduğunu ifade eder.

Filmdeki bakış, erkeğin fantezisi üzerine kurgulanmaya devam eder. Kamera; ağaçta meyve toplarken, tarlada çalışırken Bahar'ın bacaklarındadır. Osman sürekli Bahar'ı izlemektedir. Yönetmen bu sahnelerde Bahar'ın bacaklarına odaklanmıştır ve izleyiciyi de Osman'ın bakışına davet etmektedir. Çekimler Osman karakterinin hissettiklerini izleyiciye hissettirmek üzere kurgulanmıştır. Bahar, Osman'ın rahatsız edici tavırları karşısında sessizdir (!)

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.