Ayşe Şasa'nın çağa karşı büründüğü zırh: Delilik Ülkesinden Notlar
"Dünyayı modern Batının sığ, hastalıklı, perişan ölçüleriyle değerlendirme çabası beni otuz yaşımda şizofreniye götürdü" diyen Şasa, -kendi tabiriyle- bu 'ölümcül iletişimsizlik çukuru'ndan Allah inancıyla kurtuluyor: "Bana doğduğumdan bu yana hiç kimse doğrudan Allah'ı telkin etmedi. Allah'tan başka her şey bana öğretildi. Ve bu yüzden deliliğim, sonunda, bana bir ebedi hayat bilinci olarak geldi."
Geçirdiği epilepsi krizleri nasıl ki Dostoyevski'nin edebÎ dehasını yüceltmiş ve onu hakikate yaklaştırmışsa, Şasa'nın şizofreni nöbetlerinin de onun manevi derinliğe ulaşmasında bir köprü görevi gördüğü söylenebilir. Bütün o krizler ya da daha doğru bir ifadeyle 'hâller', hakikat yolunda birer mertebedir aslında: "Birçoklarının karamsarlığa sürüklendiği orta yaşta, ben atalarıma özgü bir bilgeliğe, sonsuz baharın sırrına ermiştim."
Kitapta anlatılanlar, okuru gerçekte kimin akıllı olduğuna dair kaçınılmaz bir sorgulamayla baş başa bırakıyor. Şasa'nın delilik olarak tanımladığı ve akıllıların dünyasına tercih ettiği o büyük yalnızlık aslında bir cezbe hâlidir. Şasa, bu hâlin hastalıktan öte bir şey olduğunu anlatmak için 'delilik' ifadesini kullanır. Doktorlarla da bu noktada anlaşamamaktadır: "Ateist-hümanist inançlar taşıyan tabipler için ben, zaman zaman din paranoyasının eşiğinden ötelere geçen biriyim." Bu süreçte, fiziki gerçekliğin üstünde daha sahici bir dünyayla kurduğu bağın bilinmesini ister Şasa: "Yaşadıklarımı tümüyle başka insanlarla paylaşma ihtiyacı beni kemiriyor."
Yaşadıklarını paylaşma arzusu artık kaçınılmaz bir ihtiyaç haline gelmiştir. İçini kemiren bu anlatma isteğine karşı, kendisini dinleyecek ya da anlayacak kimse bulamaz: "Hiç kimse bilmek istemiyor delilik ülkesinin sahiciliğini." Bunun üzerine, geçirdiği şiddetli bir hastalık nöbetinin ardından, 1988 yılında, Delilik Ülkesi'nden notlar tutmaya başlar: "Beynimde sürekli devam eden delilik nöbetlerini, onları izleyen ara zamanları, bitmek bilmeyen iç sorgulamayı, iç hesaplaşmayı, hiç kimseye, doktorlara bile anlatılmayan yanlarıyla kâğıda geçirmezsem, gözüm açık gideceğim."