Sıradanlık en iyi kamuflajdır
Kırk bir kere maşallah öykü-denemesinde, modern insanın kişisel gelişim, anti-aging takıntısına; uzun yaşam idealine şık bir çalım atıyor Bıyıklı… Uzun değil, güzel yaşamanın, doğru yaşamanın altını çiziyor. Ve reçete olarak da halis muhlis 'neşe'yi, içinde bolca maneviyat barındıran 'hakiki neşe'yi sunuyor: "Babaanneme sorsan yetmiş, hadi taş çatlasın yetmiş beş yaşında. Gerçi Nebahat Çehre için yaşsız kadın diyorlar ama o diyenlerin hiçbiri tanımaz babaannemi. Tanısalar, kime ne diyecekler bilirlerdi. Babaannem benim nazarımda tam bir ihtisas konusu. Bilim adamları, sonracığıma sosyologlar, psikologlar neyim hepsi gaflet uykusunda. Gelin birlik olun şu kadıncağızın genlerini, sinir hücrelerini ne varsa işte, Allah için bir inceleyin. (…) " İnsan insanın zehrini alır öyküsünde ise Bıyıklı'dan günümüzün 'e-sosyal' insanına hakiki muhabbetin sırlarını açan bir kapı… Sadece 'muhabbet olsun' diye açılan bir dükkandan bahsediyor öykü: "Dostlarıyla bir araya gelmekten son derece keyif alan Sedat Bey, sabah 08:00, akşam 20:00 arası dükkanı açık tutuyor. Kendisinin dışarıda bir işi olsa bile, dostları anahtarın yerini biliyor. Mekân, ilçe hiyerarşisinin en alt kademesinden tutun da, en üstüne kadar her statüden kişilerle gün boyu dolup taşıyor. Dairenin türlü gideri sadece Sedat Bey'in bütçesinden karşılanıyor. (…) Kim ne derse desin Sedat Bey, hayata baktığı yerden son derece memnun. Onun bu yaptığına Allah akıl versin diyen de çok oluyor, Bu devirde böylesi, helal olsun! diyen de. O mutlu ya! Kime ne!"
Kısacası Nilgün Bıyıklı, Ağaç Kovuğundan Öyküler'de, 'sıradan'a tekrar tekrar bakmamızı öneriyor… Aradığımız pek çok sırrın orada olduğunun teminatını veriyor.