Örümceğin Biri (III)

Şükran Erdoğan 03 Temmuz 2014, Perşembe
Ölürken mutluydu Saadet. Neden? Ölümü sevinçle karşılamıştı belki de. Bu mümkündü, peki. Ama ya cinayet? Buna ne demeliydi? Ölüm bir hediye olarak düşünülebilirdi belki. Ama cinayet haksızlıktı. Çok büyük bir haksızlık…

-geçen aydan devam-
Onu götüren arabanın huzursuz hızına rağmen, Zehra sokaklardaki insanların yüzlerini inceliyor, onlarda Saadet'e dair bir şeyler görmeyi umuyordu. Kentsel dönüşümün henüz uğramadığı bir semtti burası. Birbirine oldukça orantısız biçimde bina edilmiş gecekondular; çürüğü bol, çarpık dişleri olan kocaman bir ağzı anımsattı Zehra'ya. Bu ağız buraya uğrayanı yutuyor, kendine benzetiyordu sonra. Saadet'in genç bedeni de burada gömülecek, bir türlü aklından çıkmayan gözleri toprakta kaybolacaktı.

Saadet'in katili, onu gömmeyerek hiçbir zaman onu unutmayacağını söylemişti aslında. Onun için Saadet hiç toprağa karışmayacak, toprak olmayacaktı. Beyaz elbisesi, çiçekleri, yüzündeki ince tülbentten örtü ile Saadet tıpkı bir geline benziyordu. Katilin onu bir gelin olarak düşlemesi, ölüm tablosundaki romantikle de uyuşuyordu. Hiçbir zaman sevemediği telefonuna ardı ardına gelen mesajları okumadan silerken, bir yandan da aklındaki diğer sorulara cevap bulmaya çalışıyordu. Mesela Saadet'in yüzü bir bakışta fark edilecek kadar fondötenle kaplanmış olduğu halde neden kalem ya da ruj ile makyajı tamamlanmamıştı? Ayrıca elleri aşağıya doğru değil de göğsünün üzerine çapraz olarak, semâya girmeden selam verir gibi üst üste yerleştirilmiş, çiçek ise ellerinin altına iliştirilmişti. Neden? Düşündükçe sancılanıyor, tüm bu soruların cevabını bulamayacak olma ihtimalinin altında eziliyor, tüm bedenini sıcaklık kaplıyordu.
Ölüme yabancı değildi oysa. Kendini bile bilmiyorken daha, ölümü öğrenmişti. Ve Saadet'in ölümüyle birlikte canlanan anıları Zehra'ya batıyor, adeta kalbini yırtıyor, onu acıya boğuyordu. Puslu gecelerde yanıp sönen deniz feneri gibi, belirli aralıklarla Zehra'nın zihninde beliren Saadet'in o son bakışları ise ona hiç yardımcı olmuyordu. Aksine gözlerindeki huzur, Zehra'yı daha da huzursuz ediyordu. Ölürken mutluydu Saadet. Neden? Ölümü sevinçle karşılamıştı belki de. Bu mümkündü, peki. Ama ya cinayet? Buna ne demeliydi? Ölüm bir hediye olarak düşünülebilirdi belki. Ama cinayet haksızlıktı. Çok büyük bir haksızlık…
X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.