Aile

Mustafa Akar 11 Ağustos 2025, Pazartesi

Bütün kirli oklar “aile kalesi”ne çevrilmiş durumda. Bir düşünün; izlediğiniz filmlerde, okuduğunuz kitaplarda, çeşitli programlarda aile ile ilgili bütün konular hep negatif çağrışımlarla yüklü. Oysa Sezai Karakoç’un dediği gibi “Aile, insanın dünyadaki ilk cennetidir.”

2025 yılı Cumhurbaşkanımız tarafından "Aile Yılı" ilan edildi. Bu vesileyle ailenin toplumsal dokumuzdaki yerini bir kez daha konuşmaya başladık. Aile denilince zihninizde ilk ne beliriyor? Bir sığınak, bir kale, sıcak ve korunaklı bir yuva… İşte şimdilerde o kale sallantıda. Çünkü bütün kirli oklar "aile kalesi"ne çevrilmiş durumda. Bir düşünün; izlediğiniz filmlerde, okuduğunuz kitaplarda, çeşitli programlarda aile ile ilgili bütün konular hep negatif çağrışımlarla yüklü.

Aile bağlarının aslında özgürlüğümüzü engelleyen zincirler olduğu vazediliyor sürekli. O zinciri kırmadan gerçek benlik tamamlanamıyor deniliyor. Erkekler için babadan, kızlar için anneden kurtulmanın yolları anlatılıyor. Veriler de bunu gösteriyor. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre 2001 yılında 2,38 olan doğurganlık hızı, 2023 yılında 1,51'e gerileyerek nüfusun yenilenme düzeyi olan 2,10'un altına düşmüş. 2024 yılında ise bu oran 1,48'e kadar gerilemiş.

Her seçenek bireyin kendini gerçekleştirmesi üzerine kurulu. O süreci baltalayan her durum yine ailenin ürettiği ruhsal alanlara bağlanıyor. Öte yandan geleneksek anlatılar da nostaljiden öteye geçemiyor. İçinde babaannelerin, dedelerin, halaların olduğu o mutlu aile sofrası yalnızca filmlerde kaldı. Yazarlarımız, senaristlerimiz de mutlu aile sofrası üretmek istemiyorlar çünkü cevap çok net; çatışma yoksa satmıyor, ilgi çekmiyor. Yani arz talep… Şimdilerde o mutlu aile sofrasını başka unsurlar dolduruyor.

Oysa bağlarımız bizi tutsak eden zincirler değil, aidiyet hissimizi güçlendiren unsurlardır. Ve anlatıldığı gibi aidiyet hiç de kötü değildir. Her mensubiyet aslında koruyucu şemsiyedir bizler için. Dinimizde de ailenin önemi büyüktür. Kur'an-ı Kerim'de ve hadislerde aile, sevgi, merhamet ve adaletin yeşerdiği bir bahçe olarak tanımlanır. Sezai Karakoç'un da dediği gibi "Aile, insanın dünyadaki ilk cennetidir." Bu yıl, aile kavramına derinlemesine
bir bakış sunarak, modern dünyanın getirdiği meydan okumalara karşı aile yapımızı nasıl koruyabileceğimizi ve güçlendirebileceğimizi ele alacağız.

Benzer Haberler

Farklı düşüneni, bizim gibi yaşamayanı hemen ötekileştiriyoruz. Sözüm ona aydın ya da ilerici addedilen kesimlerde bile bu tahammülsüzlük, hatta zaman zaman acımasızlık… Farklı fikre tahammülün yerini, haklı çıkma saplantısı almış durumda.

Modern çağın yeni bir hastalığı var: Sağlıklı olma zorunluluğu. Giderek daha çok kişi, iyileşmekten çok “hatasız yaşamak” için uğraşıyor. Artık hastalık korkusu, hastalığın kendisinden daha bulaşıcı. Bu sayımızda, sağlığın anlamını yeniden ele almak niyetindeyiz.

Korkunç bir normalleştirme hastalığına tutulduk. Neslimizi ele geçirmek isteyen bir bağımlılıklar ordusunun taarruzu altındayız. Oysa karşılaştığımız bağımlılık biçimlerinin hiçbiri normal değil. Hepsi genel geçer heveslerden örülü tuzaklarla dolu.

Modernliğin bizzat kendisi insanları yeni bağnazlıklara ikna ediyor. Senin gibi düşünmeyen, yaşamayan, hissetmeyen herkesi bağnaz sanman, kendi cahilliğini örtmenin en kolay yolu çünkü. Ve müthiş bir kafa konforu.