H.Sena Kural: Dünyaya baktığım yerden Prag!

Dünyaya baktığım yerden Prag!
Giriş Tarihi: 30.4.2015 19:53 Son Güncelleme: 20.5.2015 16:10
H.Sena Kural SAYI:13Mayıs 2015
Her şehrin bir rengi varsa eğer Prag’ın bu gotik, buğulu, kasvetli ve içine kapanık havasına karşılık kesinlikle ‘gri’ olmalı diye düşünüyorum sokaklarında kaybolmaya devam ederek. İnsanı bugünden alıp Ortaçağ'a götüren şehri gezdiğim süre içinde bana hep eşlik ettiğini hissettiğim Kafka'nın şu cümleleri hep aklımın bir köşesinde duruyor: "Prag sizi asla bırakmaz. Bu tatlı küçük ananın çok güçlü pençeleri vardır."

Prag'a gitmeye karar verdiğimde sokaklarında kaybolarak gezmeyi tercih etmiştim. İstanbul gibi gürültülü bir şehirden sonra Prag aslında insanın kendini dinlendirip bir nevi nefes alabilmesine yardım ediyor. Havaalanına indiğim andan itibaren Orta Avrupa insanının o soğuk halinin anlatıldığı kadar olduğunu kanıtladı karşılaştıklarımız. Polis, otobüs şoförü, taksici…

Baltık Denizi, Kuzey Denizi ve Adriyatik Denizi'ne eşit uzaklıkta bulunan Prag'a Avrupalılar 'Avrupa'nın kalbi' diyorlar.

Bir rivayete göre de Prag, Hitler'in bile bombalamaya kıyamadığı şehir. Bu nedenledir ki İkinci Dünya Savaşı sırasında hiç zarar görmemiş bu 1100 yıllık şehir. 1992 yılında Slovakya ile kansız bir şekilde ayrılan Çek Cumhuriyeti, o günden bugüne birçok alanda dünyada varlığını hissettiriyor.

Vltava Nehri'nin ikiye ayırdığı şehri, elimize aldığımız bir harita ile gezmeye başladık. İlk durak tabii ki 'Charles Köprüsü'. Kral 4'üncü Charles'ın yaptırmış olduğu köprünün yapılışındaki temel amacı, düellolarda kullanılmasıymış. Yıllarca yarım kilometre uzunluğundaki köprüde tek süs basit bir haç olmuş, fakat bir süre sonra Katoliklerin süs merakı nedeniyle 30 barok heykel yapılmış.

Köprü, Prag'ın doğu ve batı Avrupa arasında önemli bir ticaret yolu olmasını sağlamış. Şimdilerde ise burası şehrin en popüler turistik noktası konumunda. Charles Köprüsü akşamları yerel sanatçılar ile birlikte renkleniyor. Aynı zamanda hoşsohbet karikatüristlere eğlenceli portreler çizdirmek de mümkün.

Charles Köprüsü'nden geçerek çıktığınız Prag kalesi aslında bildiğimiz kalelere benzemiyor. Muhteşem bir Prag manzarasına sahip kale, vaktiyle Bohem kralların yaşadığı yerken, Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra Çekoslovakya hükümet binası olarak kullanılmış. Günümüzde ise Çek Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı'nın yaşadığı yer olarak biliniyor. Buraya şato demek daha uygun belki de.

Yüzleri gizli dilenciler

Gördüğüm her şeyi fotoğraflamaktan çok zevk almama rağmen daha önce hiç karşılaşmadığım tarzda dilencilerin, köprü üzerindeki hallerini fotoğraflamaya utanıyorum. Diz çökmüş, yüzleri gizli, başları eğik, sessiz dilenciler… Yalvarmadan, sessizce duruyorlar. Şehrin hemen her noktasında onlara rastlamak mümkün. Dilencilik evrensel bir şey olsa da bunu sergileme tarzları değişebiliyormuş. Prag Kalesi'nde dilenme yöntemini gösteren bir de heykel bulunuyor; diz çökmüş, yüzü yere dönmüş ve elleri kenetlenmiş bir şekilde, şehrin her sokağında karşılaştığımız dilenciler gibi.

Her şehrin bir rengi varsa eğer Prag'ın bu gotik, buğulu, kasvetli ve içine kapanık havasına karşılık kesinlikle 'gri' olmalı diye düşünüyorum sokaklarında kaybolmaya devam ederek.

Dar sokaklarda Kafka'nın ruhuyla gezmek…



İnsanı bugünden alıp Ortaçağ'a götüren şehri gezdiğim süre içinde bana hep eşlik ettiğini hissettiğim Kafka'nın şu cümleleri hep aklımda kalmıştır hiç sebepsiz: "Prag sizi asla bırakmaz. Bu tatlı küçük ananın çok güçlü pençeleri vardır."

Şiddete karşı olan ve 'barış' mücadelesi ile bilinen müzisyen John Lennon'un 1980'de öldürülmesinin ardından anısına yazılan yazıların ve yapılan graffitilerin yer aldığı duvarın önünde biz de mesajımızı yazıp fotoğraf çekmeden olmaz diyerek, karalıyoruz: 'Free Circassia' (Özgür Çerkesya).

Dünya tarihinde hiçbir savaşı yaşamamış bu şehirde duvara bir şeyler karalayıp mesaj vermenin önemi büyük. John Lennon duvarında büyük harflerle yazılı 'Dünya Hepimizin' yazısının altında fotoğrafımızı çekiliyoruz.

Eski şehrin meydanında yer alan Astronomik Saat, 1410 yılından bu yana restore edilerek son haline gelmiş.12 saat diliminin 12 burcun sembolleri ile gösterildiği saat, 15'inci yüzyılda saat ustası Hanus tarafından yapılmış. Hanus, bu saatin nasıl yapıldığını öğrenmeye çalışan kişilere hiçbir şey söylemeyip, bunu bir sır gibi saklamış. O dönemdeki yöneticiler başka hiçbir yerde bu saatten yapamaması için Hanus'un gözlerini kör etmişler. Gözleri kör edilen saat ustası, öç almak için bu saate zarar vermiş ve saat kullanılamaz hale gelmiş. Bu ilginç hikâyeye sahip Astronomik Saat, her saat başı gerçekleştirdiği animasyonlarıyla benzeri saatlerden farkı bir yere sahip. Bir dakika süren animasyon sırasında saatin üzerinde figürler hareketleniyor. Dört farklı figür bulunuyor, anlamları ise oldukça enteresan. Elinde ayna tutan figür; kibir ve kendini beğenmeyi, altın kesesi tutan Yahudi; açgözlülük ve faizciliği, iskelet tutan; gelen ölümü, mandolin çalan Osmanlı; keyif ve eğlenceyi sembolize ediyor. Bu anlamlar manalı bir tebessüm oluşturuyor bizde sadece.

Prag'ta muhteşem bir mimariye sahip kiliseler olmasına rağmen nüfusun yüzde 70'inin deistlerden oluşması da yine diğer Avrupa ülkelerinden farkını gösteriyor.

Rilke, Kafka, Kundera ve Nazım'ın dünyaya baktığı yerden bakmaya çalıştığım Bohemya'nın başkenti Prag, bana kendimi masallar ülkesinde hissettiren atmosferi ile 'yüz ruhun kenti' tanımlamasına çok yakışıyor.

BİZE ULAŞIN