Zeynep Gökgöz: Rota virüsü

Rota virüsü
Giriş Tarihi: 3.7.2014 16:02 Son Güncelleme: 28.11.2014 12:17
Zeynep Gökgöz SAYI:07Temmuz 2014
Güncelliğin içinde boğulmaktan kurtuluş yollarından biri olmasını umduğumuz sanat sepet işlerinden beklentimiz, bize yeni dünyalar açması. Çünkü bu dünyayı hallettik ve bize yeni dünyalar gerek! Güncel sanat dünyasında ne var ne yokun izini süreceğimiz, aynı dünyanın içinde farklı duyuş ve duruşların peşine düşeceğimiz köşemizden virüs kapmanızı ve kendi rotalarınızı belirlemenizi temenni etmekteyiz. Çünkü bu dünyayı hallettik ve bize yeni dünyalar gerek! Bu yola çıktığınızda; üzerimize üzerimize gelen, hatta üzerimize kapanan, daralan, sıkışan hayatlarımızla mücadele ederken, tam da derin bir nefesin özlemini çektiğimiz şu günlerde, gezip gördüğünüzde karşılaşacağınız işlerin, üretimlerin, tercihlerini var olan sıkışıklığın altını çizmek yönünde kullandıklarını tespit edeceksiniz. "Derin bir nefes mi almak istiyorsun? Nefessiz kal!" diye haykıran bu üretimlerin bir gaz bulutu kadar yoğun ve bir o kadar da uçup gidici halleri sizi yolunuzdan alıkoymasın. Güncelliğin içinde boğulmaktan kurtuluş yollarından biri olmasını umduğumuz sanat sepet işlerinden beklentimiz, bize yeni dünyalar açması. Çünkü bu dünyayı hallettik ve bize yeni dünyalar gerek! Bu minvalde aşağıda göreceğimiz örnekler, ya bilmediğimiz, görmediğimiz dünyaların kapılarını aralayan; ya bildiğimiz, gördüğümüz, tanıdığımız amma velakin uzaklaştığımız, belki de unuttuğumuz dünyaları hatırlamamıza yardımcı olan; ya bizde menkul farklı dünyaları birbirine çatan; ya da hiç bilmediği dünyalara bulaşmakta ısrar eden işlerden oluşmakta. Hadi kaideyi bozmayalım, İstiklal Caddesi'nden başlayalım.
#Sayfa#
Güncel sanatın gülleri

Akbank Günümüz Sanatçıları 2014 ödülleri verildi. Birinciliği Burcu Yağcıoğlu, ikinciliği Berat Işık, üçüncülüğü İhsan Oturmak kazandı. Katılımcıların eserlerini 25 Temmuz'a kadar Aksanat'ta görmeniz mümkün. İhsan Oturmak, 'girdi-işlem-çıktı' ve 'Portreler Arası Diyaloglar' isimli yağlıboya eserleriyle ilkokul yaşamını anlatıyor ve tanıdık malzemeleriyle sizi doğrudan çocukluğunuza ışınlıyor. Kara tahta, tebeşir, yakalı ve önlüklü öğrenciler… İlkokul günleriniz gözünüzün önünde. Kara tahtanın büyüsü geri gelmiş. Büyüsü derken, o hem çocukluğunuzun en işkenceli saatlerine bir fon, hem ders aralarında eğlencenin mekânına dönüşen, sizi çerçeveleyen, o çerçeve ile size varlık kazandıran bir yüzey. Zihninize kazınması gereken tüm bilgilerin aktığı, kazımaya tam ters bir oluşla her yazılanın silinip kaybolduğu bir alan. İsminizin ise hiçbir zaman yazılmasını istemediğiniz, çünkü yazıldığında, konuşanlar listesi altında ceza gerektiren bir eylemin müsebbibi olduğunuzun hocanıza aşikâr kılındığı bir yer. Sınıf başkanı denilen kişi hocanın gözüne girmek için herkesi ispiyonlarken, ona yakın olmak isteyen yaltakçıların da yardımcı payesini almalarıyla küçük bir sistem kurulur, hikâye bilindik. Küçük sistemle büyük sistemin iç içe geçtiği, 'girdi-işlem-çıktı' ismiyle de bir örnekleştirmenin altını çizen, tüm zamanların küçük bir özeti karşımızdaki.

İkincilik ödülü 'Oasis' isimli videosuyla Berat Işık'ın. Gene yakın tarihimiz, bu sefer Güneydoğu sorunu. Reşit Gezgin'in şahsında pek çok kişinin yaşadığı sorunların dillendirildiği, sanatçının bu konuşmanın üzerine bir ek yapma ihtiyacı hissetmediği, bir sürü can alıcı konunun peş peşe gelişi ile sorunun ne kadar farklı boyutlar barındırdığının altını çizen bir video. Birincilik ödülünü alan Burcu Yağcıoğlu, 'The Land' adlı işinde bildik malzemeler olan koyun, çayır ve çimeni bilinmedik bir anlatımla bir araya getirmekte. Aynı anda hem tanıdık hem yabancı oluşu ile tekinsizlik duygusuna yol açan eserin tanıtım metninde 'rüya, fantezi, bilim kurgu' imgesi oluşturulduğu söylenmesine rağmen doğrudan gerçeğin altını çizen bir imge oluşturulmak istenmiş sanki. 'The Land' ismiyle fonetik benzerlik teşkil ederek 'The End' diye de okunabilecek, koyunlardan oluşan bir topluluğun kendi yünlerinin karanlık bulutları altında önlerini göremez oldukları bir kolaj video çalışması. Baharı istemek, kendi karanlıklarından kurtulmak gibi bir derde de düşmeyen, bildiğiniz koyun kafalılardan oluşmuş bir ülke ve dediğim gibi belki de bir son. Ya da bunun hayali. Yağcıoğlu, daha önce kendisini, saçlarını örterek yaptığı performansı 'I Would Swallow You Whole' işinden tanıdığım ve bu işinin tanıtım metninde yer alan utanma, obje, öteki kelimeleri ile de "Utanmayın, sizi obje olarak gören ve kullananlar, ötekileştirenler, işte onlar utansın." demiştir kesin diye bir çıkarımda bulunduğum bir sanatçı aynı zamanda.
#Sayfa#
Uyumlu karşıtlık

Mısır Apartmanı'nda, Galeri Zilberman'dayız. Eser 'Araba Sevdası', sanatçısı Burçak Bingöl. Bir kamyon düşünün; parçalarına ayrılmış, parçalar çinilerle çiçeklenmiş, kumaşlarla kadifemsi dokunuşlar yaratılmış. İlginç bir şekilde her tür karşıtlık bir arada ama zıtlaşmalar olmadan, diğerinden rol çalmadan, tahakküm kurmadan, çatışma yaratmadan bir araya gelmişler. Sanki önceki sergilerinden birine verdiği isim gibi 'Baştan Başlamak Lazım' diyen, bunu sorun edinen, çareler öneren bir sanatçı karşımızdaki. Hani bizde menkul dünyaları birbirine çatan işler demiştik ya işte öyle bir şey. Daha fazlası için sergiden rol çalan katalog metni okunmalı. Olcay Akyıldız ve Fatih Altuğ'un birlikte kaleme aldıkları, Recaizade Mahmut Ekrem'in Araba Sevdası romanı ile kurdukları paralellikler üzerinden giden metinden bir parça aktaralım:

"… ve başka şeyler 'Araba Sevdası'nda, Bihruz'un zihninde distorsiyona uğrar, orijinalitesini kaybeder ve hakikatle imajın / suretin örtüşmediği bir aralıkta daha önce hiç düşünülmemiş bir tarzda tekrar bir araya gelir; metin dediğimiz bu bölgede yeni, tuhaf ve komik bir şekilde / formda vücut bulur. Bu bağlamda Burçak Bingöl'ün 'Araba Sevdası' da Recaizade'nin Araba Sevdası'nın bir distorsiyonudur, Recaizade'nin biçim ilkesine sadık kalarak Bingöl, romanın dokusunu / dokumasını (tekstilini) bükmüş, eğirmiş, yeniden dokumuş ve yeni bir vücuda büründürmüştür. Romanın doğasında bulunan görselliğe tercüme edilmeye oldukça müsait olan potansiyel Bingöl'de en yaratıcı görünümlerinden birine ulaşır."
"Burçak Bingöl, romanın arzuladığı bu görselleştirmenin içinden geçerek, onu orijinal bir tarzda kat ederek, bize, landoların kamyonlara, kelimelerin şeylere, söz figürlerinin desenlere dönüştüğü yepyeni bir mecra sunuyor. Bu mecrada, gündelik hayatımızda erilleştirilmiş bir formda tecrübe ettiğimiz nesneler temel örüntülerini kaybedip dişil bir dekorasyon içinden akmaya başlıyorlar. Romanı da baştan sona kateden çiçekler, ağaçlar ve doğa parçaları Bingöl'ün çalışmasına da sızıyor ve erkek aklı bulandıran işaretlere dönüşüyor. Romanın meşhur dizelerinde olduğu gibi:

Gül tesmiye ederim
O müennesi ki benim aklımı bulandırır
Eğer kelime şeyi resmetmeye borçlu ise
O müennesin bu dilber ismi almaya hakkı vardır
Bir gül gibi..."

Küçük Nazlı'nın küçük defteri

Nazlı'nın Defteri sanatçısı olmayan bir sergi. O zaman sanat eseri diyebilir miyiz kendisine? Küratöryel, sergilemesi ile öne çıkan bir çalışma. Osman Hamdi Bey'in küçük kızı Nazlı'nın tuttuğu bir misafir defteri, küratör Edhem Eldem tarafından sergileniyor.

Evlerine gelip giden, ailenin çevresinden şahsiyetlere defterini uzatan Nazlı onlardan birkaç cümle yazmalarını ister. 1907-1911 arası tutulan defterde 33 kişi yer almakta. Osmanlı modernleşmesine ilişkin ipuçlarını da yakaladığımız bu defterle teknolojinin de imkânlarını kullanarak ilişkiler ağının izini sürebilir ve dijital kopyasından sayfalarını çevirebilirsiniz. Pek çoğu bildik konukların Nazlı ile ve ailesiyle ilgili duygularını paylaştıkları defterin en ilginç kısmı "?" başlıklı kısım. Yazanı bilinmiyor ama yazdıkları diğer yazıların arasından çıkıp sıyrılıyor. Defterde çizimi bulunan, mekânda ise gerçek bir endüksiyon bobini ile sergilenen yazı şöyle:
"Çekim gücü, Bay Hamdi Bey'in büyüleyici yeri ve ailesinden sonsuz derecede az olan endüksiyon bobini."
Nazlı'nın Defteri'yle tanışmak için sergi 7 Temmuz'a kadar Koç Üniversitesi Anadolu Medeniyetleri Araştırma Merkezi'nde gezilebilir.

The Brain – is wider than the sky (Edinburgh)

Bizden içre ama farkında olmadığımız dünyalara ilişkin, uzaklarda tesadüfen karşımıza çıkan bir örnek. Bir önceki gibi sanatçısı olmayan değil ama sanatçısı nöroloji uzmanı iki bilim adamı. Edinburgh Üniversitesi'nde görev yapan bu iki bilim adamı Edinburgh-St. Andrew Square'de insan beyninin sırlarına ışık tutmaktalar. Sergide MR, mikroskop ve elektrikli görüntüleme teknikleri ile elde edilen görüntülerden ileri teknoloji imkânları kullanılarak oluşturulan 38 imaj sergilenmekte. Mesela uyuyan bir bebeğin beyni ya da dişi bir farenin veyahut da otistik bir insan beyninin imajları size öyle bir sonsuzluk hissi yaşatıyor ki, başlık yerini buluyor. ABD'li şair Emily Dickinson'dan yapılan alıntının geçtiği dörtlük şöyle:

THE BRAIN is wider than the sky,
For, put them side by side,
The one the other will include
With ease, and you beside.

Görsellere ve daha fazla bilgiye şu siteden ulaşılabilir:
http://www.ed.ac.uk/news/2014/parkpictures-140610

Dünya bizimle
Londra, Schoreditch High Street

Duyurusuna E-skop sayfalarında rastladığım haberin işaret ettiği adresin peşine düşerek arayıp bulduğum, 14 Haziran'da biten bir sergiyle devam edelim. Filistin Film Vakfı'nın, 'The World is With Us: Global Film and Poster Art from the Palestinian Revolution, 1968-1980' başlığı ile Londra'nın çeşitli bölgelerinde gerçekleştirdiği bir dizi etkinliğin sergi ayağındayız. Rich Mix denilen bir kompleksten içeriye giriyor, sergi alanını soruyor, size işaret edilen bir cafenin içinden aşağıya inilen merdivenle belki de en fazla 3'e 4 boyutlarında karanlık bir mekânda kendinizi buluyorsunuz. Daha evvel bakma fırsatını bulduğunuz afiş görselleri o kadar etkileyiciyken mekân o duyguyu alıp götürüyor. Fakat bu darlık ve de gelişigüzel kurulumda FKÖ enformasyon bürolarının havasının yaratılmak istendiğini öğreniyorsunuz. Filistin Kurtuluş Örgütü'nün propaganda amaçlı afişleri hareket büyüdükçe artıyor. Bunları bir araya getirerek ciddi bir arşiv çalışmasına imza atan The Palestine Poster Project Archives'den seçilen 30 poster A4 boyutlarında sergi mekânına taşınıyor. Devrim ile sanatın iç içeliği bazı örneklerde özellikle şaşırtıcı bir dil oluşturuyor. Sert, acımasız ve harekete geçirici olması beklenen posterlerin bazılarında görülen naiflik, yumuşaklık ve de kırılganlık göz kamaştırıyor.
#Sayfa#
Müze tüketmek

Victoria and Albert Müzesi'nde açılan geçici sergilerden 'Consumption' 15 Haziran'da bitti. Bir fotoğraf yarışmasının katılımcı eserlerine yer verilen sergi tüketme üzerine idi. Rahatlıkla yarım gününüzü ayırdığınız, bolca görsele maruz kaldığınız, ayaklarınızı hissetmediğiniz için tam çıkışa yöneldiğiniz bir anda sizi içeri davet eden sergi için tam yerine rast gelmiş demek mümkün. Müze mi sizi, siz mi müzeyi tükettiniz dilemmasıyla boğuşurken tüketim odaklı ve de müzede sergilenenlerden farklı bir medyumda karşınıza çıkan bu fotoğraflar şaşırtıcı ve dinlendiriciydi.
Ben buradayım diye bağıran ve birbirinden rol çalan binlerce materyalden sonra birbirinin anlamını çoğaltan, 'ben buradayım' yerine 'dur bak, etrafında neler var' dedirten, yeni bakışlar kazandıran işlerdi karşınızdaki. Fotoğrafın estetik gücüne hayran kalınan yarışmanın kazananı Michael Schmidt olmuş. Laurie Simmons'un 'The Love Doll' , Hong Hao'nun 'My Things' serileri, Mishka Henner'in uydu görüntüleri ve Juan Fernando Herran'ın şehir ayrıntıları görülmeye değerdi. Hepsi de yanımızda yöremizde olup dönüp de bakmadıklarımıza bakışlarını yönelten sanatçıların eserlerine mutlaka göz gezdirin.

Ve Saatchi

Saatchi'de birbiriyle eş zamanlı birkaç sergi bir arada idi. Bunlardan, bu satırları okuduğunuzda bitmiş olacak bir sergiye öncelik vermek istedim: 'Ebb and Flow'. Qin Yuhai isminde Çinli bir fotoğraf sanatçısına ait eserler zaten beş günlüğüne izleyici karşısına çıkarılmış. Çalışmalarının merkezine 'su'yu yerleştiren sanatçı, kâinatın sonsuzluğu üzerine tefekküre dalma eyleminde sudan ilham almış. Yaşadığı tecrübeyi seyircisiyle paylaşmak isteyen Qin Yuhai, su yüzeyinde kendini açan ve kapayan, görünürlüğe çıkan ve gizlenen sonsuz olanakların iz sürücülüğünü yaparak saflık, temizlik gibi kavramları, Zen öğretisini, İncil'i, Konfüçyüs'ü ve Milton'u da yüklediği işleriyle paralel evrenler kurmuş. Ama en hayranlık verici kısmı suya düşülmüş yazıların kendini aşikâr kıldığı anlar olsa gerek. Kaligrafik dokunuşları yakaladığınız bu işlerinde o mu yazıları görünür kıldı yoksa yazılar mı ona görünür kılındı bilemeyeceğiniz bir durumla karşı karşıyasınız. Aşağıdaki siteden görsellere ulaşabilirsiniz:
http://www.activeukchina.com/ebbandflow/artwork/



BİZE ULAŞIN