Yunus Arslan: Her şeyin tarihi

Her şeyin tarihi
Giriş Tarihi: 21.6.2018 10:59 Son Güncelleme: 25.6.2018 11:00
Her şeyin tarihini araştırmaya devam ederken bu sefer de Osmanlı’da, zamanın tayininin ve namaz vakitlerinin belirlenmesinde görevli olan muvakkitleri inceledik. Osmanlı’da ilk muvakkithane nerede inşa edildi, Osmanlı’nın en önemli muvakkitti kimdi, ilk güneş saati hangi caminin duvarına yapıldı gibi soruların cevaplarını bulmaya çalıştık. Araştırmamızın ikinci kısmında ise olağanüstü makinelerin mucidi olan Müslüman bilim adamı el-Cezeri’nin hayatını ve yaptığı icatları inceledik.

Zamanı düzenleyen uzmanlar: Muvakkitler

Zaman; saat, dakika, saniye gibi parçalara bölündüğünden beri hayatımızı bu zaman parçacıklarına göre düzenler olduk. Oysaki ilk çağlarda zamanın düzenlenmesi günümüzdekine göre oldukça farklıymış. Örneğin, Helenistik çağda gündüz ve gece süreleri kendi başlarına ayrı ayrı 12 eşit parçaya bölünürmüş. Bir günün süresi aynı kalmakla birlikte, gece ve gündüz saatlerinin süreleri ise mevsimlere göre değişirmiş.

Araştırmalara göre M.Ö. 150'de Hipparkhus, zaman yönetimi için uzay hareketlerinin düzlemsel trigonometriye ne şekilde iz düşebileceğini göstermiş. Bu yöntem 9'uncu yüzyılda İslam ülkelerinde de benimsenmiş ve hem kara ve denizde yön tayinini tespit etmek hem de arazi ölçümlerinin yapılması için kullanılmış. Bu sistem aynı zamanda, Müslümanların zamanlarını namaz vakitlerine göre ayarlamalarında da önemli bir işlev görmüş.

Araştırmalara göre namaz vakitlerinin hassas bir şekilde belirlenmesi, kıble yönünün muntazam bir şekilde ayarlanması için zamanı ölçen uzmanlar, ilk olarak Emeviler döneminde ortaya çıkmış ve bu insanlara muvakkit denmiş. Muvakkitlerin, zamanı en iyi şekilde ayarlaması için çalıştıkları yerlere ise muvakkithane adı verilmiş. İlk muvakkithane de Şam'da Emeviyye Camii'nde kurulmuş ancak ilk kurumsal çalışmaların başlaması 13'üncü yüzyılı bulmuş.

Osmanlı'da ilk muvakkithane

İstanbul'da inşa edilmiş ilk muvakkithanenin Fatih Camii'ne inşa edildiği biliniyor. Kaynaklardan edindiğimiz bilgilere göre Osmanlı sultanları zamanın doğru tespiti için, nüfusun yoğun olduğu yerlerdeki merkez camilerde muvakkithaneler kurmuş ve muvakkitlerin yetişmesi için birtakım çalışmalar yapmış. Muvakkitlerin yetişmesini sağlamak amacıyla dünyanın farklı yerlerinden bilim adamları getirmiş sultanlar. Mesela Fatih Sultan Mehmed, fetihten sonra Semerkantlı gökbilimci Ali Kuşçu'yu bütün imparatorluğun namaz saatlerini belirlemesi için davet etmiş bu topraklara. Tarihçi Süheyl Ünver'in belirttiğine göre İstanbul'daki ilk güneş saati de Ali Kuşçu tarafından tasarlanmış. Fatih Camii'nin duvarında bulunan ve caminin yenileme çalışmalarından önce yok olmaya yüz tutmuş olan bu güneş saati uzmanlar tarafından restore edilmiş. Bugün ise caminin güney minaresinin kaidesinde bulunuyor.

Zaman geçip teknoloji ilerledikçe kullanılan aletler de değişmiş ve nihayet 18 ve 19'uncu yüzyıllarda yaygınlaşmaya başlayan mekanik saatler, muvakkitlerin işini kolaylaştırmış. Öyle ki mekanik saatlerin yaygınlaşması, muvakkitlerin görevlerinde de birtakım değişikliklere sebep olmuş. Bu gelişmelerden sonra muvakkitler, saat tamiri ve ayarı gibi işler yapmaya başlamışlar.

Özellikle II. Abdülhamid devrinde saat kulelerinin yapılması ve mekanik saatlerin gitgide yaygınlaşması muvakkitliğe olan ilgiyi iyiden iyiye azaltmış ama zamanla bu meslek ve kurum yok olmaya yüz tutmuştur.

Bir mekanik dâhisi Cezerî

"Benden çok evvel gelen âlimlerin kitaplarını ve onları takip edenlerin çalışmalarını gözden geçirdim. Nihayet nakillerden kurtuldum, başkalarının yaptıklarından sıyrıldım ve problemlere kendi gözümle bakabildim. Uygulamaya dönüştürülemeyen her teknik ilmin doğru ile yanlış arasında muallakta kaldığını gördüm."
el-Cezerî

Batı'nın "Karanlık Çağ" dediği dönemlerde İslam âleminde, zekâsı ve çalışmalarıyla kendine hayran bırakan birçok bilim adamı çıkıyor karşımıza. Bahsi geçen bu bilim adamlarının en önemlilerinden biri de 12'nci yüzyılda yaşayan, bugünkü anlamıyla tam bir mühendis olan el-Cezerî.

Cezerî, araştırmalara göre 1181-1206 yılları arasında Artuklu hânedanının himayesinde bulunmuş ve çalışmalarının birçoğunu burada gerçekleştirmiş. Bilimsel çalışmalarını sürdürürken hükümdar Emir Nasırüddin Mahmud'un isteği üzerine, 1205'te tamamladığı Kitâb fî Ma'rifeti'l-Hiyeli'l-Hendesiye (Makine Mühendisliğinin Marifetleri) adlı eseriyle daha çok tanınmış. Cezerî, uygulamaya dönüştürülemeyen her teknik ilmin, doğru ile yanlış arasında muallakta kaldığını gördüğünden bahsediyor bu eserinde. Kitabın önemini artıran bir diğer husus ise Cezerî'nin, eserinde bahsettiği mühendislik harikası birçok aleti yapmış ve kullanıma sunmuş olmasıdır.

Cezerî'nin eserinde bahsettiği ve yaptığı aletler arasında, su saatleri, makineler, pompalar, fıskiyeler, su terazileri, şifreli kilitler, musiki aletleri ve robotlar gibi birçok icat bulunuyor.

Hükümdarların ilginç gösterisi

Klasik dönemde hükümdarlar, farklı devletlerden gelen konuklarına, himayesinde bulundurdukları bilim adamlarının çalışmalarını göstererek diğer devletlere güç gösterisi yaparlarmış. Cezerî de bahse konu olan bilim adamlarından biriydi şüphesiz. İcat ettiği makinelerin çok ilgi çekmesinden dolayı saraya misafir olarak gelen konuklara onun eserleri sunulurmuş. Cezerî'nin ortaya koyduğu mühendislik harikası eserler, hükümdarın konuklarını şaşkına çevirirmiş. Örneğin Cezerî'nin içecek ikram eden robotu bunların başında geliyormuş. Misafirleri şaşkına çeviren bir diğer makine ise abdest alma robotuymuş.

Cezerî'nin en meşhur icadının ise Filli Su Saati olduğu söyleniyor. Bahsi geçen saatin en önemli özelliklerinden biri de birçok kültürel unsuru içermesiymiş. O devirde İslam, doğudan batıya kadar çok büyük bir alana hükmettiği için Cezerî de bunu eserinde göstermek istemiş. Hindistan'ı temsilen fil, Yunanları temsilen Arşimet'in su prensibi ve bunun yanında Arap deseni, Çin ejderhası, İran halısı gibi birçok unsur da Filli Su Saati'nde yer almış.

BİZE ULAŞIN