Gezici tarım işçilerinin bitmeyen çilesi

Gezici tarım işçilerinin bitmeyen çilesi
Giriş Tarihi: 14.11.2017 14:20 Son Güncelleme: 22.11.2017 15:37
SAYI:40
Mevsimlik tarım işçilerinin büyük bölümünün sosyal güvenceleri olmadığı için bu işçiler, emeklilik ve izin gibi temel sosyal haklarını hiçbir zaman kullanamıyorlar. Aldıkları ücretlerin yetersiz olmasının dışında bazen çalıştıkları işin ücretini alamadıklarına dair örnekler de söz konusu. Onlar için asgari ücretli ve kayıtlı bir işçi olarak çalışmak çok yüksek bir standart aslında.

Tarım, yapısı gereği insan emeğine en fazla ihtiyaç duyulan sektörlerden biridir. Tarımsal faaliyetler ürünlerin ekim, ilaçlama, sulama, hasat gibi işlerinin belirli dönemlerde yapılması nedeniyle mevsimlik işlerdir. Farklı il ve bölgelerden tarımsal faaliyetlerde çalışmak üzere gelenler, "mevsimlik tarım işçisi" yahut "mevsimlik gezici tarım işçisi" olarak tanımlanır. Türkiye İstatistik Kurumu'nun (TÜİK) 2014 Hanehalkı İşgücü İstatistiklerine göre ülkemizde tarımın toplam istihdamdaki payı; yüzde 23,6, geçici veya mevsimlik çalışan 15 yaş üzeri tarım işçisi sayısı 485 bin olarak belirtiliyor. Bunların yaklaşık yüzde 95'i ise kayıt dışı istihdam ediliyor. Mevsimlik tarım işçilerinin aileleriyle birlikte tarım alanlarında yaşadığını ve çalıştığını dikkate alırsak ülkemizde 1 milyona yakın insanın mevsimlik işlerde çalışmakta olduğunu söyleyebiliriz. Yapılan araştırmalara göre her yıl ortalama 1 milyon insan 50 farklı şehirden yolculuklar yapıyor ve bu göç yollarında başta trafik kazaları olmak üzere çeşitli sorunlara maruz kalıyorlar. Mevsimlik tarım işçileri, trafik kazaları dışında ücret, çalışma şartları, sosyal güvenlik, sağlık hizmetlerine erişim, iş sağlığı ve güvenliği, eğitim ve barınma sorunlarıyla gibi çok farklı sorunlarla da mücadele etmek zorundalar.

1950'li yıllardan sonra Çukurova'da pamuk üretiminde başlayan mevsimlik gezici tarım işçilerinin yolculukları genellikle nisan-mayıs aylarında başlasa da günümüzde bu yolculuklar yılın her mevsiminde görülebiliyor. Mevsimlik gezici tarım işçileri çoğunlukla aileleri ile birlikte çalışıyor ve ekim, dikim, söküm, örtü altı ürün yetiştiriciliği, çapalama ve toplama gibi yoğun işgücü gerektiren işler yapıyorlar. Tarım işçileri yoğun olarak pamuk, elma, zeytin, üzüm, fındık, kayısı, turunçgiller, şekerpancarı, patates, soğan alanlarında çalışıyorlar.

Tarım işçilerinin bu yolculukları bazen iki, bazen de 10 ay kadar sürebiliyor. Bu durumun özellikle kadınlar ve çocuklar için ayrı zorluklara sebep olduğunu belirtmekte fayda var. Örneğin sabahları tarlalarda çalışan kadınları akşam kaldıkları çadırlarda ikinci bir iş bekliyor. Hane halkının yemek ve çamaşır gibi ihtiyaçlarını karşılamak kadınların üzerindeki bir başka yük olarak ortaya çıkmakta. Oluşan tabloda oyun ve eğitim yaşında olan çocuklar ise aileleriyle birlikte tarlalarda zaman geçirmek zorundalar. Mevsimlik tarım işçileri için hasta olmak ücret kaybı anlamına geldiği için hastalıklarını çalışarak geçiriyorlar. Büyük bölümünün sosyal güvenceleri olmadığı için bu işçiler, emeklilik ve izin gibi temel sosyal haklarını hiçbir zaman kullanamıyorlar. Ücretlerin yetersiz olmasının dışında bazen çalıştıkları işin parasını alamadıklarına dair örnekler de söz konusu. Aldıkları üç kuruş ücretin de yüzde 10'unu "dayıbaşı" yahut "elçi" denen iş aracısına veriyorlar. Mevsimlik işçiler için asgari ücretli ve kayıtlı bir işçi olarak çalışmak çok yüksek bir standart aslında.

Sorunun çözümüne ilişkin yapılanlar
Mevsimlik gezici tarım işçilerinin söz konusu sorunlarıyla ilgili önemli adımlardan biri 2010 tarihinde atıldı. 24 Mart 2010 tarih ve 2010/6 sayılı Başbakanlık Genelgesi; "Mevsimlik Gezici Tarım İşçilerinin Çalışma ve Sosyal Hayatlarının İyileştirilmesi" adıyla yayımlandı. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı da 2010 yılında "Mevsimlik Gezici Tarım İşçilerinin Çalışma ve Sosyal Hayatlarının İyileştirilmesi Stratejisi ve Eylem Planı" hazırlamış ancak uygulamada birtakım aksaklıklar yaşanmıştır. Bu aksaklıklara bağlı olarak genelge ve eylem planında öngörülen hedeflere ulaşılamamıştı. Ülkemizin önemli bir kesimini ilgilendiren çok boyutlu bu sorun için 2015'te TBMM'de mevsimlik tarım işçilerinin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir meclis araştırması komisyonu kuruldu ve komisyonca hazırlanan rapor bütün partilerin ortak imzasıyla kabul edildi. Komisyonun hazırladığı raporda mevsimlik tarım işçilerinin bütün sorunlarına ve bu sorunların çözüm önerilerine yer verildi. Rapor bu konuda hazırlanan en kapsamlı ve çözüm odaklı bir yaklaşıma sahip. Hatta mevzuattaki birtakım düzenlemeler dahi bu rapor çerçevesinde gerçekleştirildi. Konu hakkındaki en önemli ve son düzenleme ise 19 Nisan 2017 tarihinde 30043 sayılı Resmî Gazete'de yayınlanan "Mevsimlik Tarım İşçileri ile İlgili 2017/6 Sayılı Başbakanlık Genelgesi"dir. Bu genelgede Başbakan Binali Yıldırım; Mevsimlik tarım işçisi olarak çalışmak amacıyla; bulundukları illerden başka illere giden vatandaşlarımızın ve ailelerinin bu süreçte yaşadıkları sorunlarının giderilmesine yönelik olarak ilgili kurum ve kuruluşlara 36 maddelik bir talimat vermiştir.

Ulaşımda yaşanan sorunlar ve yitirilen hayatlar
Mevsimlik tarım işçileri her ne kadar geçirdikleri kazalardan sonra gerçekleşen ölümlerle gündeme gelse de çalışma ve yaşam alanlarındaki riskler nedeniyle de hayatlarını kaybedebiliyorlar ancak ölümlerin çoğu trafik kazalarına bağlı olarak gerçekleşiyor. Mevsimlik gezici tarım işçileri, kalabalık olarak uygun olmayan araçlarda (kamyon kasaları vb.), uygun olmayan şekilde (yolcu kapasitesinin üstünde yolculu araçlarda) ve gerekli sürücülük niteliğinden yoksun şoförlerin kullandığı araçlarda yolculuk yapıyorlar. Bu durum da doğal olarak hayati tehlikeler doğuruyor bu işçiler için. Kimi araştırmalara göre son dört yılda yaklaşık 1000 tarım işçisi hayatını kaybetmiş durumda. Çok sayıda işçi ölümünün yaşandığı büyük kazalara dair pek çok örnekle karşılaşmamız mümkün. Örneğin; 31 Ekim 2014 günü, Konya'nın Akşehir ilçesinden Isparta'nın Gelendost ilçesine elma toplamaya giden işçilerimizin geçirmiş oldukları trafik kazası gerek sonuçları gerekse de yaşanılan tedbirsizliği gözler önüne sermesi bakımından oldukça yıkıcıydı. 24 kişilik bir midibüse 44 kişi bindirilmiş ve yaşanan kazada 18 kişi ölürken çoğu ağır olmak üzere 26 işçi de yaralanmıştı. Son birkaç ayda yaşanan kazalarda da çok sayıda işçimizi kaybettik. Mardin'in Midyat ilçesinde 19 Haziran 2017'de tarım işçisi taşıyan iki kamyonetin çarpışması sonucu meydana gelen kazada dört işçi öldü, 13 işçi yaralandı. Mersin'de 21 Haziran 2017'de tarım işçilerini taşıyan kamyonet, başka bir kazaya karıştığı için yolda park halinde bulunan tıra çarpıp, yan yattı. Kazada üç kişi hayatını kaybederken beş kişi ise yaralandı. 9 Ekim 2017'de ise Karaman'da tarım işçilerini taşıyan minibüsün devrilmesi sonucu dördü çocuk 14 kişi yaralandı. Sakarya'da fındık işçilerini taşıyan traktörün devrilmesi sonucunda yedi işçi kardeşimizi kaybetmiştik, işçilerden 10'u ise yaralı olarak kurtulmuştu. Bir traktörün römorkuna 17 kişiyi bindirmenin ne denli büyük bir sorumsuzluk olduğu çok açık. Uygun olmayan araçlarla kapasitenin üstünde insan taşıma nedeniyle son birkaç ayda birçok ölümlü kaza yaşandı ne yazık ki.

Çıkarılan yasa ve yönetmelikler sorunların çözümü için tek başına yeterli olmuyor
Mevsimlik tarım işçilerinin büyük bölümünün ikamet ettikleri şehirlerden çalışacakları yerlere kadar şehirlerarası ulaşımlarında son birkaç yılda alınan tedbirler de yok değil. 19 Nisan 2017'de Resmî Gazete'de yayınlanan Başbakanlık Genelgesi'nin (2017/6) etkisiyle sorun önemli oranda çözülmüş gözüküyor. 2017 Başbakanlık Genelgesi'nin ulaşımla ilgili dokuzuncu maddesine göre: "İçişleri Bakanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü ve Jandarma Genel Komutanlığı tarafından işçilerin göç döneminde yolculuklarının güvenli ve sağlıklı bir şekilde yapılabilmesi maksadıyla; göç alan ve veren yerler arasında trafik denetimleri artırılacak, araç ve yol güvenliğinin gerektirdiği kontroller hassasiyetle ve sıklıkla yapılacak ve gerekli bütün tedbirler alınacaktır. Ayrıca, münhasıran mevsimlik tarım işçilerini taşıyan karayolu araçlarının 24.00-06.00 saatleri arasında şehirlerarası yolculuk yapmamaları sağlanacaktır." Bu hükmün gereği yerine getirilerek mevsimlik tarım işçilerinin şehirlerarası yollarda geçirdikleri kazalarda önemli oranda düşüşün gerçekleştiğini söyleyebiliriz. Yaşanılan sorunun mevsimlik tarım işçilerinin geldikleri şehirlerdeki çalışma alanlarına ulaşımında römork ve kamyon benzeri açık kasa araçlarla taşınması sırasında meydana gelen kazalardan kaynaklandığı söylemek mümkün. Son birkaç aydır yaşanan kazaların neredeyse tamamı konaklama alanından çalışma alanına giderken gerçekleşmiş durumda. Çözüm ise açık kasa araçlarla insanların taşınmasına izin verilmemesinde saklı. Ayrıca yine son kazalarda olduğu gibi konaklama yeri ile işyeri arasında insan taşımacılığına uygun olmayan araçlarla, genellikle kamyon kasası ve traktör römorklarında sınırın üstünde işçinin taşınmasıyla trafik kazalarındaki ölümler de artmaktadır. Bu kazalarda işçi kardeşlerimizi kaybetmemek için işverenlerin (çiftçiler) yönetmeliklerin kendilerine yükledikleri; işçilerin yol ücretleri ile güvenli taşınmalarını sağlama sorumluluğunu yerine getirmeleri gerekiyor. Tarım Aracılığı Yönetmeliği'nin 11. maddesinin ç fıkrasına göre "dayıbaşı" denen iş aracılarının yasal sorumluluğu olan; "İşçilerin, konaklama yeri ile işyeri arasında uygun araçlarla güvenilir bir şekilde ulaşımının sağlanması hususunda işverenle birlikte doğrudan kontrol ve gözetim yapmak" yükümlülüğüne uymaları ise şart. Mevzuat aslında gerekli önlemlerin alınmasını söylese de uygulamaya geçmeyince bir anlam ifade etmiyor. Yasa ve yönetmelik çıkarmak burada olduğu gibi tek başına sorunu çözmüyor. Sıkı bir denetimin yanı sıra çalışanların hayatlarını korumak için alması gereken önlemleri "gereksiz masraf" olarak görmeyecek yüksek ahlak sahibi işverenlere de ihtiyaç var.

İnsan haysiyetine uygun düzenlemelerin gerekliliği
Mevsimlik gezici tarım işçilerinin göç ettikleri yerlerde yaşadığı önemli sorunlardan bir tanesi de yaşadıkları barınma sorunudur. Bu barınma yerleri oluşturulurken demografik ve sosyokültürel yapıya uygun hareket edilmesi gerekiyor zira bazen iyi niyetle yapılan güzel işler sosyokültürel yapıya aykırı olunca uygulama imkânı bulamayabiliyor. Mesela barınma alanlarında ortak banyonun herkes tarafından kullanılması sosyokültürel açıdan uygun bulunmadığı için genellikle kullanılmıyor. Barınma alanlarında tuvalet, banyo, ekmek/yemek pişirme, çamaşır/bulaşık yıkama, çöp biriktirme gibi sosyal ihtiyaçları giderecek önlemlerin alınması gerekiyor. 2017 Başbakanlık Genelgesi'nin ilk maddesi barınma ile ilgili şu hususları düzenliyor; "Valiliklerce, mevsimlik tarım işçilerinin yoğun olarak çalıştığı yerlerde; eğitim ve sosyal faaliyetleri ile işçilerin temel ihtiyaçlarını giderebilecekleri ortak kullanım alanları olan, iklim şartlarına uyumlu, emniyetli, ekonomik, estetik ve fonksiyonel, prefabrike, betonarme yahut çelik iskeletli, yeterli büyüklükte bir bina ile elektrik, su ve kanalizasyon alt ve üst yapısı bulunan geçici yerleşim alanları oluşturulması sağlanacaktır." Genelgenin ilk maddesinde mevsimlik tarım işçilerine insan haysiyetine uygun bir barınma şartları hazırlanması talimatı veriliyor. Mevsimlik gezici tarım işçilerinin ulaşım ve barınma sorunları öne çıksa da karşılaştıkları başka sorunlar da söz konusu. TBMM raporuna göre mevsimlik gezici tarım işçilerinin çok büyük bir kısmı sosyal güvenlikten yoksun çalışmaktadır. Bu durum tarım çalışanlarının sağlık hizmetlerine ulaşmaları açısından ciddi bir eşitsizlik oluşturuyor. Tarımda çalışanların tamamına yakınının koruyucu iş sağlığı hizmetlerine ulaşamaması da özellikle temel iş sağlığı hizmetleri açısından en önemli eksikliklerden biri olarak duruyor karşımızda. Mevsimlik tarım işçilerinin diğer bir önemli sorunu da ücretlerinin çok düşük olması fakat buna karşın çalışma saatlerinin uzun ve belirsiz olmasıdır. Ayrıca ücretlerini zamanında alamamaları da sahada karşılaşılan bir diğer problem. İş aracıları denen "dayıbaşı" sisteminden kaynaklanan sorunlar da var. Bu nedenle 2017 tarihli Başbakanlık Genelgesi bütün bu sorunları bütüncül ele alarak ilgili kurum ve kuruluşlara 36 maddelik bir ödev vermektedir ancak tekrar edelim ki yasa ve genelgeler tek başına yeterli değil. Mevzuatı uygulamaya geçirecek eylem planları mutlaka yapılmalıdır.

Tarkan Zengin kimdir? Çalışma hayatı uzmanı.

BİZE ULAŞIN