Ejder Okumuş: Bedenden bedene toplumsal etkileşim

Bedenden bedene toplumsal etkileşim
Giriş Tarihi: 30.3.2015 16:55 Son Güncelleme: 17.4.2015 11:57
Ejder Okumuş SAYI:12Nisan 2015
Beden, toplumsal etkileşimin en önemli unsurlarındandır, hatta insanların bedene verdikleri önem dikkate alınırsa belki de en önemli unsurudur. Her zaman düşüncenin, araştırmanın ve anlamanın konusu olan beden, insanın insan olarak sosyal hayatta var oluş mekânıdır. Toplumsal ilişkiler, insan bedenlerinin topluma arzıyla gerçeklik kazanır. Beden, insanın insan olarak maddi dünyada varoluşu için zorunlu bir araçtır. Toplumsal ilişkiler, beden üzerinden kurulur ve sürdürülür. İnsanlar arası ilişkiler beden ile görünür olur ve varlık kazanır. Toplum, bedenlerle toplum olarak varlık kazanır. Toplumsal hayattan bahsetmek, bedenden, bedenler arası ilişkilerden bahsetmek demektir. Esasen ruhtan, ruhsal durumlardan, bireysel tutum ve eylemlerden, içsel durum ve süreçlerden bahsetmek de yine bedenden bahsetmek demektir. Beden, insanın anlamını, ruhunu, kimliğini dışa vuran, hatta anlamlı kılan bir varlıktır. Beden, insanın insan olarak görünme aracıdır. Denilebilir ki toplumsal bir varlık olarak insan, bedenle toplum sahnesine çıkar. Toplumsal ilişkiler, insan bedenlerinin topluma arzıyla gerçeklik kazanır. Bedenlerin topluma arzı veya toplum sahnesinde yer alışı ise oldukça karmaşık bir süreçtir. Karmaşıklığın temelinde bedenlerin birbiriyle karşılaşması ve etkileşime girmesi yatmaktadır. Hiç kuşkusuz insanı bedenden ibaret görmek, bedene indirgemek doğru değildir, lakin beden olmadan insandan bahsetmek de mümkün görünmemektedir.

Bedenin toplumsallığı

Beden, toplumsal etkileşimin en önemli unsurlarındandır, hatta insanların bedene verdikleri önem dikkate alınırsa belki de en önemli unsurudur. Her zaman düşüncenin, araştırmanın ve anlamanın konusu olan beden, insanın insan olarak sosyal hayatta var oluş mekânıdır. Aktif benliğin mekânı olan beden üzerine yorumlar belki de insanlık tarihi kadar eskidir. Kutsal metinlerde bedenle ilgili yorum, tasvir ve açıklamaların çokluğu dikkat çekmektedir. Felsefi ve bilimsel planda konuyla hem Doğulu hem de Batılı düşünce ve bilim adamlarının ilgilendiği bilinmektedir.
Bu ilginin sonucu olarak bedeni okumayla ilgili alanlar olan fizyonomi, firoloji, pathognomi, karakteroloji, personoloji, beden eğitimi, beden sosyolojisi gibi alanlar ortaya çıkmıştır.

Son dönemlerde beden incelemesi yapmak o kadar önemli hale gelmiştir ki cinsiyet, ırk, kimlik, siyaset, bilim, teknoloji, globalleşme vs. alanlarında çalışırken beden hemen gündeme alınmaktadır. Batı modernliği açısından önemli bir zaman diliminde de beden hakkında ortaya konulan görüşler, bedenin temsilleri ve sosyal boyutlarıyla ilgilenen bir sosyoloji branşının, yani yeni bir bilim dalı olarak insan bedeniyle alakalı ilgi çekici araştırmaların yapılmasında büyük katkı sağlayan beden sosyolojisinin konularının sınırları içinde yer almaktadır. Son birkaç on yılda beden sosyolojisi alanında yapılan çalışmaların sayısında dikkate değer artış gözlenmektedir. Beden külliyatının oluşması ve artışının en önemli boyutlarından birinin, kimlik, özne, temsiliyet, imaj vs. gibi noktalarda bedenin merkezileşen rolü olduğu söylenebilir. Modern beden incelemeleri kapsamında Michel Foucault, Gilles Deleuze, Jacques Derrida, Jean Baudrillard, Lyotard, Julia Kristeva, Helene Cixious, Luce Irigaray, Monique Wittig, Tori Moi, Judith Butler gibi isimler örnek olarak zikredilebilir.

Beden sosyolojisi


Beden sosyolojisi, toplumsal aktör olarak gördüğü insanı, bedeni üzerinden ele almak gerektiği varsayımıyla özellikle toplumun, iktidarların, liderlerin, ideolojilerin, dinlerin vs. bedenler üzerinden münasebetler kurduklarını, bedenlerle etkileşime girdiklerini, bedenlere müdahalelerinin olduğunu, buna karşılık da bedenlerin birtakım tepkiler verdiğini, daha doğrusu insanların kendilerine yapılan müdahalelere bedenleri üzerinden karşı çıktıklarını veya onları kabullendiklerini belirtir. Bedene sosyolojik yaklaşım alanı olarak beden sosyolojisi, insanın fiziksel yapısı üzerindeki toplumsal etkileri, insan bedeninin toplumsal ilişki ve etkileşimlerdeki etkinliğini, işlevselliğini, bireyin sosyalleşmesine katılımını, toplumsal değişim ve sosyal etkileşimlerin beden üzerindeki etkilerini, kültür-beden ilişkilerini, sosyal bir gerçeklik olarak bedeni, kısaca beden ile toplumun karşılıklı ilişkilerini inceler.

Beden sosyolojisinde öne çıkan inceleme alanı, bedenin toplumsal boyutu, topluma dönük yüzü, bedenin sosyal faktörler tarafından etki altına alınması hususudur. Bu bağlamda beden, sosyal beden veya sosyokültürel beden olmaktadır. Toplumsal beden çerçevesinde bedenin, toplumsal ve kültürel yapı içinde inşa olduğu söylenebilir. Tabii ki modern sosyolojik beden yaklaşımlarında ortaya konduğu gibi, beden çağdaş toplumlarda devasa tüketim projesinin vazgeçilmez bir unsuru haline getirilmiştir; diyet, spor, yaşam-tarzı, kozmetik cerrahi gibi bugünün çağdaş Batı ülkelerinin, özellikle de Amerika Birleşik Devletleri'nin vazgeçemedikleri tüketim alanlarında beden odak noktasıdır. Jean Baudrillard, Tüketim Toplumu, Söylenceleri ve Yapıları adlı eserinde söz konusu alanlarda tüketim yapan bir beden üretmenin, bugünün modern toplumunun en önemli projelerinden biri olduğunu vurgular.

Bryan Turner ve Arthur Frank gibi sosyologlar, sosyolojik beden yaklaşımları konusunda insanın bedeninin olduğu gerçeğinden hareket ederler. Bu çerçeveden hareketle John O'neil'a göre ise toplum, sosyolojinin büyük bedeni olarak düşünülebilir; bu durumda 'beden olarak toplum', 'bedensel ilişkiler' ağı olarak kabul edilebilir. Gerçekten de toplumsal, ekonomik, kültürel, eğitimsel, siyasal, medikal vs. ilişkileri beden çerçevesinde ele almak, bu ilişkilerin iyi anlaşılmasında ve açıklanmasında önemli bir yaklaşım olarak gözükmektedir. Toplumun anlaşılmasında bedene bu şekilde önemli bir pozisyon biçildiğinde, sosyolojide, siyaset biliminde, siyaset sosyolojisinde, din sosyolojisinde, ekonomi sosyolojisinde, medikal sosyolojide konuların beden çerçevesinde ele alınması önemli hale gelmektedir.

İnsanın sosyal aktör olarak toplumdaki varlık sahnesine çıkmasıyla beden arasındaki bağlantı dikkate alınarak denilebilir ki, beden, insanın insan olarak görünme aracıdır. Bu manada insanı insan kılan, onun bedenidir. O nedenle toplumsal bir varlık olarak insan, bedenle toplum sahnesine çıkar. Beden, insanın varlığının aynasıdır. Toplumsal ilişkiler, insan bedenlerinin topluma arzıyla gerçeklik kazanır. Bedenlerin topluma arzı veya toplum sahnesinde yer alışı ise, oldukça karmaşık bir süreçtir. Karmaşıklığın temelinde bedenlerin birbiriyle karşılaşması, etkileşime girmesi ve birbirine müdahale etmesi veya güçlü olanların zayıf olanlara müdahalesi yatmaktadır.

'Canlı dil' olan bedenin, gündelik hayatta, sosyal iletişimde, iktidar ilişkilerinde, sınıfsal ilişkilerde vs. oldukça etkili olduğu ve de istenildiği oranda bedenin sahibi, toplum ve toplumun farklı aktörleri tarafından etki altına alınabildiği söylenebilir. Bir iletişim dili veya aracı, hatta mekânı olarak beden, çevresini etkilemek ve diğer insanlara mesaj vermek için görece küçük ve büyük müdahalelere maruz bırakılabilmektedir. Bu müdahale, bizzat beden sahibinin kendisi tarafından yapılabildiği gibi, başka aktörler tarafından da yapılabilir. Bunun örneklerini gündelik hayat gerçekliği içinde insanların bedenleriyle değişik biçimlerde uğraşarak topluma mesaj vermelerinde sürekli olarak gözlemek mümkün olduğu gibi güçlü bir grubun veya güçlü çeşitli toplumsal grupların diğer birey ve grupların veya bütün toplumun bedenine iktidarını pekiştirmek için müdahale etmelerinde de görmek mümkündür.

İnsanlar, çeşitli zeminlerde kadın olmalarıyla, erkek olmalarıyla, şöyle veya böyle giyinmeleriyle bedensel müdahalelere maruz bırakılarak, birtakım kimselerin iktidarlarının mekânı olmaktadırlar. Bunu kendi toplumumuzda da başka toplumlarda da gözlemleme imkânına sahibiz. Konuya neresinden bakarsak bakalım, 'Marifetname'de Beden' adlı çalışmamızda da vurguladığımız gibi bedenin kendisi, sosyal hayatta önemli bir yere sahiptir. Son çözümlemede beden, toplum içinde sürekli müdahalelerle, iktidar ilişkilerinin aracı olmakla karşı karşıya kalabilmektedir. Kötü bakış, hakaret, dayak, işkence, terör gibi şiddetin her türlüsü, çeşitli hareket ve davranışların engellenmesi, ilaç, röntgen, ameliyat gibi her türlü tıbbi müdahale, cinsel ilişki, tecavüz, gebelik, cinsel ilişkinin yasaklanması, spor, açlık grevi, süslenme ve vücut bakımı, estetik müdahaleler, kıyafet, diyet, rejim, hadım, iğdiş etme, dövme, sünnet, gereğinden fazla yemek, medyatik müdahaleler, ölüm, çeşitli dinî emir ve yasaklar çerçevesinde beden için getirilen uygulamalar gibi bedeni etkileyen durumlar, bedene müdahale çerçevesinde görülebilir.

İktidar ilişkileri ve bedene müdahale

İnsanların kimlikleri, gerek gönüllü olarak kendi özgür iradeleriyle tayin edilsin, gerekse dışarıdan müdahalelerle belirlenmek istensin, sosyal beden, iktidar boyutuyla okunduğunda doğru anlaşılacaktır. Gerçekten de örneğin ideolojilerin, dinlerin, siyasal rejimlerin insanla ilişkilerinin, istedikleri bir insan tipini oluşturmak ile sıkı bağlantısı bulunduğu düşünülürse, bunların istedikleri insan tipini oluşturmalarıyla insan bedenini yontma, törpüleme, sınırlandırma veya genişletme, beden de tahakküm kurma isteği arasında ilişki olduğu anlaşılır. Bu çerçevede bir bedenin bir başka bedene hükmetmesi ve hükmedilen bedenin hükmeden bedenle mücadele etmesi söz konusudur. Bu durumda beden, aynı zamanda bir tür çatışma alanı olabilmektedir.

Beden, çatışma alanı olabildiği gibi diyalog, uzlaşma, yakınlaşma, bütünleşme, birlik ve beraberlik alanıdır da. Beden her iki farklı sosyal süreç için mekân olma özelliğine sahiptir. Esasen Nietzsche'nin bedene bakışında da bu yaklaşımı görebilmekteyiz. Nietzsche'ye göre her beden egemen olmaya, gücünü pekiştirip genişletmeye ve kendi iktidarına karşı çıkmaya çalışan her şeyi mümkün mertebe uzaklaştırmaya çaba harcar. Her beden aynı çaba içerisinde olduğu için bedenlerin iktidar olma ve iktidar alanlarını genişletme çabaları karşı karşıya gelir; çünkü her beden siyasal bir yapıdır. Bu durumda bedenler, zorunlu olarak ortak noktalarını öne çıkarır ve bir bütünlük oluşturarak ortak bir iktidar belirler, başka bir ifadeyle iktidar için birlikte çalışırlar. Bedenin bu şekilde toplumsal ilişkilerde, yakınlaşma ve uzaklaşmada, bütünleşme ve çatışmada alan olması, onun iletişimsel varlığının tezahürüdür. Bu bağlamda denilebilir ki, beden iletişimsel bir boyuta sahiptir.

John O'neil, The Communicative Body Studies in Communicative Philosophy, Politics and Sociology adlı çalışmasında bunu ifade etmek üzere 'iletişimsel beden' kavramını kullanmaktadır. İletişimsel bedenle dünyamızı, kimliğimizi kurarız; zira iletişimsel beden, dünyamızın dayanak noktası, menteşesidir. Beden, olgusal varlık sahnesinde yer alabilmemizin en temel yollarındandır, belki de en temel yoludur. Beden, insani varlığın ana rahmidir. Bu yönüyle beden, gerçekten de sosyal ilişkinin odağında yer almaktadır. Bu nedenledir ki insanların arasındaki bedensel mesafeler, sosyolojik anlamda boş uzamlardan ibaret değildir. O mesafeler, bedenler aracılığıyla insanlar arası ilişkilerin düzeyini belirlemektedir. Bu bağlamda sosyalleşme de bedensel ilişkilerle, bedenin iletişimsel boyutuyla gerçekleşmektedir. Nietzsche'nin yaklaşımında da buna benzer bir izah bulmak mümkündür. Nietzsche'nin bedenler arası iktidar ilişkileri ve mücadeleleri düşünülürse, görülür ki onun yaklaşımı, toplumsallaşma sürecinde bedenlerin karşılıklı bir gerilim ve uzlaşma süreçlerini merkeze alır.

Sosyal ilişkilerin bedensel ilişkiler olmasının da ifade ettiği gibi değişim de bedende gerçeklik bulur. Toplumsal değişimde elbette zihniyet, ideoloji, din ve diğer pek çok faktör etkili rol oynar; ancak değişim beden aracılığıyla varlık kazanır. Bu bağlamda beden dinamik, hareketli ve de etkilere açıktır. Bundan dolayı beden, değişim halinde olan bir varlıktır ve değişimlerin de varlık zeminidir. Bedensel ilişkilerden söz ederken insan bedenlerinin çokluğundan da bahsetmek gerekir. Bu noktada bebek bedeni, çocuk bedeni, genç bedeni, olgun bedeni, yaşlı bedeni, kadın bedeni, erkek bedeni, toplum bedeni, grup bedeni, kurum bedeni, birey bedeni, lider bedeni, güçlü bedeni, güçsüz bedeni, şişman bedeni, zayıf bedeni, yöneten bedeni, yönetilen bedeni, kutsal beden, sosyal beden, yapma beden, estetize edilmiş beden, diri beden, ölü beden gibi bedenler zikredilebilir. 'Bedene Müdahalenin Sosyolojisi' adlı makalemizde de vurguladığımız gibi toplumsal ilişkiler, bu beden tiplerinin tamamını içine almaktadır.

Dünyada bedensiz insan türünden ve bedenlerin yok sayıldığı bir toplumsal ilişki biçiminden söz etmek mümkün görünmemektedir. Şu halde beden, insanın yapısal, özsel ve varoluşsal bir boyutunu ifade etmektedir. Son çözümlemede beden, oldukça geniş ve derinlikli bir çalışma alanı olarak karşımıza çıkmaktadır. Özelde toplumsal ilişkiler boyutuyla beden ise, beden sosyolojisi kapsamında sosyolojik incelemelerin vazgeçilmez bir konusudur.

EJDER OKUMUŞ KİMDİR?

Eskişehir Osmangazi Üniversitesi İlahiyat Fakültesi öğretim üyesi.

BİZE ULAŞIN